Tüm dünyada en sık kalıcı görme kaybına neden olan ve halk arasında ‘Göz Tansiyonu’ olarak da bilinen glokom, 40 yaş üzerindeki kırk kişiden birinde görülmekte.
Dünyada milyonlarca insanı etkileyen ve tedavi edilmediği takdirde geri dönülemez körlükle sonuçlanan bu hastalığa dikkat çekmek için 12 Mart, Dünya Glokom Günü olarak belirlenmiştir.
Glokomlu hastalarda görme kaybı oluştuktan sonra, geri dönüş olmadığını ve bundan dolayı erken teşhisin oldukça önemli olduğuna dikkat çeken Doruk Sağlık Grubu hekimlerinden Doruk Setbaşı Tıp Merkezi Göz Hastalıkları Uzmanı Op. Dr. Hatice Aktaş, özellikle 40 yaşından sonra düzenli aralıklarla göz muayenesi ve göz içi basıncı ölçümü yapılması gerektiğini söyledi.
Sinsi ilerleyen bir hastalık
Dr. Aktaş, “Glokom, görüntüyü beyne ileterek, görmemizi sağlayan optik siniri bozar. Sıklıkla 40 yaşın üzerinde oluşan bu hastalık, yıllar içinde çok sinsi ilerler. Bu süre içinde glokomlu kişilerin bir bölümünde de hastalığa ait herhangi bir belirti görülmez. Glokom, birinci derece akrabalarında glokom olanlarda, yüksek dereceli miyop veya hipermetrop kişilerde, daha önce göz yaralanması geçirmiş olanlarda, diyabet ve hipertansiyon hastalarında daha sık görülür” dedi.
Erken teşhis, tedavi için büyük önem taşıyor
Hastalığın tedavisi hakkında bilgilendirmelerde bulunan Dr. Aktaş, “Glokom için tanımlanmış risk faktörlerinden bir veya birkaçını taşıyan kişilerin, yılda en az bir kez göz hastalıkları uzmanına muayene olmaları erken teşhis ve tedavi için büyük önem taşımaktadır. Glokom başlangıçta çoğu zaman ağrı veya benzeri şikayetler oluşturmadan yavaş, fakat ilerleyici olarak görme alanı bozukluğu yapan, sinsi bir hastalıktır. Hastalar görme bozukluğunu fark ettiğinde ise mevcut görme kaybının geri kazandırılması çoğu zaman mümkün olmamaktadır. Teşhis için göz hastalıkları uzmanı öncelikle hastanın görmesini ve göz basınçlarını değerlendirir. Ancak tek başına bu da glokom tanısı için yeterli değildir. Glokom teşhisi kesin olarak konulduğunda ise damla formunda olan ilaçlarla tedaviye başlanır. Düzenli ilaç tedavisine rağmen göz basıncı düşürülemez ise vakit kaybedilmeden cerrahi tedavi yapılmalıdır” diye konuştu.