Esnaf ve Sanatkârlar Derneği (ESDER) Bursa Şubesi tarafından düzenlenen ‘1 Konu 1 Konuk’ program konuğu, Ziraat Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Dr. Fevzi Çakmak oldu. Sektörel sorunların değerlendirildiği toplantının bu haftaki konusu ise ‘Milli Mesele Tarım ve Gıda’ konusuydu.
Programın açılış konuşmasını yapan ESDER Bursa Şube Başkanı İbrahim Özacar, “Tarım, ülkemizin en önemli milli mesellerinin başında gelmektedir. Aslında tarım bütün ülkelerin öncelikli meselesi ve milli meselesidir. 2017 yılında Arap ülkeleri Katar’a ambargo uyguladı. Petrol zengini Katar, 1 litre süte muhtaç oldu. Katar iklimi, hayvancılık tarımına uygun olmamasına rağmen yetkililer özel ahırlar inşa etti. Tasarladıkları özel uçaklarla süt inekleri ithal edildi.
Yakın tarihte dünyayı tehdit eden pandemi sürecinde bütün ülkelerin öncelikli işi tarım oldu. Cumhuriyetin ilk yıllarında Rusya başta olmak üzere canlı hayvan ve tarım ürünleri ihraç ettiğimiz ülkelerden ay çiçek yağı, buğday vb. gıda ürünlerini ithal etmemizi bazı TV yorumcuları ve hükümet yetkilileri müjdeli haber ve büyük bir başarı olarak kamuoyuna duyurdular.
Geçtiğimiz günlerde Sayın Cumhurbaşkanı yüksek fiyatların sebebinin art niyetli fırsatçılar olduğunu ve halkı fırsatçılara karşı boykot yapmaya çağırdı. Üretim ve tüketim dengesi oluşmadan fiyat istikrarının olamayacağını en iyi yöneticiler bilir. Yaptırım gücü olmayan vatandaşa fiyat istikrarı için çağrı yapılması manidar.
Vatandaşı boykot yapmaya çağıranlar boykotun hedefine ulaşması için elle tutulur önerileri olmalıdır. Fiyat belirlemede en büyük paya sahip zorunlu girdilerden enerji ve akaryakıtta, nakliye girdilerinde vatandaşın boykot etme imkanı var mı?
Vergi çeşitliliğin yoğun olduğu ülkemizde birçok AVM, GROSS marketlere kolaylıklar sağlandığı bilinmektedir. Küçük ve orta ölçekli esnafımız kimi nasıl boykot etsin!
Geçtiğimiz yaz Mustafakemalpaşa ilçemizde domates tarlalarda kaldı. Bugün Çukurova’da narinceler bahçelerde, dalında kaldı, ağaçlar kökünden sökülüyor. Çiftçi mağdur, tüketici mağdur, rekabet gücü elinden alınan esnaf mağdur, kökü dışarıda AVM, GROSS marketlerdeki fiyat farkı üç beş kuruşu geçmiyor. Bu durumda tüketici vatandaşımız boykotu nasıl yapacak?” dedi.
Özacar’ın ardından program konuğu Dr. Fevzi Çakmak, tarım ve gıda konusunda katılımcılara bilgiler verdi. Dr. Çakmak konuşmasında şunları söyledi; “12 Eylül’den sonra tarımın önemi azaldı, tarımı destekleyen kurumlar azaltıldı, Büyükşehir Yasası’yla kırsaldan şehre göç hızlandı, köyler, köylü yok edildi. Çiftçiye verilen destek azaltıldı. Çiftçiye verilen destek ‘-mış’ gibi oldu. Kazanmayan bir çiftçi yapısı oluştu.
Girdi maliyetlerindeki artış, Hükümet’in ithalata dayalı politikası her yıl çiftçinin zarar etmesine zemin hazırladı. Her yıl zarar eden çiftçi, çocuklarını bu yapıdan kurtulmak için okula, içi kan ağlaya ağlaya şehirlere sigortalı işçi olarak çalışmak için gönderdi ve tarımda çalışan kişi sayısı azaldı. Köylerdeki nüfus yaş ortalaması 50-55 oldu. Var olan nüfusta kaybolunca var olan tarım toprağı tamamen artık büyük holdinglerin, şirketlerin eline geçecek. Ve bu sürecin sonucunda çiftçilerin çocuğu kendi topraklarında işçi olarak çalışmak zorunda bırakılıyor.
Bu durum böyle gitmemeli, yoksa tarlayı hasat edecek kimse kalmaz. Tarıma gerçek manada destek verilmezse mevcut çiftçide artık toprağını bırakmak zorunda kalıyor. Sanayinin gölgesinde olan araziler, tarımdan vazgeçen çiftçiler toprağını satıyor ve toprak bir meta gibi satış alanına döndü.
TOPRAĞIMIZ NEDEN EKİLMİYOR?
1-Çiftçimiz para kazanamıyor
2-Miras nedeniyle hisselere bölünmüş araziler
Bu noktadan sonra ne yapabiliriz. En önemlisi örgütlü bir yapı oluşturmak gerekiyor. Her alanın örgütlü yapıları, sendikal faaliyetleri, odaları var fakat çiftçimizin böyle yapılanmaları yok. Büyük şirketlerin insafına bırakılmış durumdalar.
Pandemi döneminde ayçiçek, buğday yolu gözledik. Her devlet kendi halkını doyurmakla mesul olduğu için çiftçilerimiz bu süreçte kazandı. Fakat bu süreçten sonra devlet resmen ‘sen üretme ben dışarıdan daha ucuza alırım’ demeye başladı. Enflasyona göre mısır, buğday vs. enflasyonun altında fiyat verildi. Her çiftçi kazabileceğini düşündüğü ürüne yöneldi fakat orada da üretim fazlası olduğu için ürünler tarlada kaldı. Çiftçiyi bitirip ithalata yönelik bir politika mı izleniyor?
Temel gıda ürünlerinde hemen hemen hepsinde dışa bağımlı hale getirildik. İklim krizinden dolayı her yıl bir önceki döneme göre daha ağır şartlarla karşılaşıyoruz. Bunun yansıması ise yok olmaya dönük köylü nüfusu olacak. Köylüyü köyünde tutamazsanız, tarım yapamazsınız. Kent yaşamı gibi yaşam kalitesini artırmak gerekiyor.
Köylünün sağlık, eğitim, ulaşım, sosyal alanların yapılması, sigortalı çalışabilecek bir ortam oluşturulması gerekiyor ki köylü köyünü toprağını terk edip kentlere göç etmeyip köyünde kalabilsin.
Tarımın, toprağın bozulması aynı zamanda sağlığın bozulmasına sebep oluyor. Tohumun toprağa atıldığı esnada hangi ürünün hangi tarım alanında olduğunu gösteren barkod sistemi geliştirip denetleme yapılması gerekiyor. Bilinçli tarım için her yıl yüzlerce mezun verdiğimiz ziraat fakültesi öğrencilerine de iş imkanı vererek bunu sağlayabiliriz. Bu hem tohumu hem suyu hem de ilacın nasıl verimli kullanıldığını gösterecek.
Bilimle çiftçimizi buluşturmamız gerekiyor. Fazla verilen ilaç suyu, toprağı, gıdayı zehirliyor. Bunun için çiftçiye ziraat mühendisleri, rehberlik etmeleri gerekiyor. Çiftçiyi yönlendirmek gerekiyor.
Verilen destekte eşit dağıtılıyor adil dağıtılmıyor. Kuru tarım alanıyla sulak arazilere eşit pay verilmesi kuru tarım yapan çiftçiyi zor durumda bırakıyor.
TARLADA 1 LİRA MARKETTE 15 LİRA
Bir ürünün tarlada maliyeti 1 lira. Tarladan çıktıktan sonra fire, paketleme, boylama, nakliye, market karı, işçilik, enerji payı derken tarlada olan 1 lira olan ürün markette 15 liraya çıkıyor. Hem çiftçimizin kazanması hem de halkın daha ucuza ürünlere ulaşabilmesi için aradaki bu vasıtaların en asgariye düşürülmesi gerekiyor” dedi.