AKP’nin bir doğal lideri var. Şimdi cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanı seçildiğinde tarafsızlık üzerine yemin eder. Dinimizde yemin en kutsal kavramdır. Peki cumhurbaşkanı tarafsız mıdır yoksa bu partinin lideri midir?
Doğal lider Erdoğan açıklamıştı; “İlk 5 yılım çıraklık dönemim, sonraki 5 yıl kalfalık, sonraki 5 yılda ustalık dönemiydi” Şimdi yeni bir dönem başladı; “Mutlak itaat dönemi” Öyle bir itaat dönemi ki, yüzde 99 itaat yetmez illa yüzde 100 itaat olacak diyor. AKP’lilerde onu hiç kırmıyor. İtiraz edebilen bir adam bile çıkmıyor. AKP’de tek adam partisine dönüşüyor.
Ahmet Hakan soruyor; “Yeni bir andımız mı geliyor” diye. Öyle ya Bekir Bozdağ kongre açılışında dedi ki, “Sayın cumhurbaşkanım, AKP açtığınız yolda, gösterdiğiniz istikamette yürümeye, hedeflerinizi bir bir gerçekleştirmeye devam edecektir. Sayın cumhurbaşkanım, yolun yolumuz, davan davamız, hedeflerin hedefimizdir” Eğer bunlar yağcılık değilse, kaldırdığınız andımızın yerine yeni bir andımız mı geliyor!
Bizim örf ve adetlerimizde büyükler geldiği zaman saygı için ayağa kalkılır da, Kur’an okunurken bile ayağa kalkılmaz. Erdoğan’ın mesajı okunurken ayağa kalkmak, el pençe divan durmak ne oluyor.
Kongrede Bekir Bozdağ konuşuyor, “Toplumumuzun bir sultana kul olma geleneğinden beslenen, karizmatik ve otoriter lidere tapınma eğilimi, bu kez R.T.Erdoğan şahsında vücut bulup AKP’yi temsil ediyor” Demek ki siz AKP olarak, Erdoğan’ı sultan olarak görüyor ve kulu oluyorsunuz. Otoriter lidere tapınma eğilimindesiniz ve liderinize teslim oluyorsunuz. AKP’yi de Eroğan’a teslim ediyorsunuz. Demokrasimiz için acı olanda budur.
Kongrede bir şahıs, bir ananın elini sıkmıyor. Oysa dinimiz der ki, “Cennet anaların ayakları altındadır” Her şey cinsellik değildir. Bu olayın arkasından Diyanet fetvayı patlatıyor; “Kadın eli sıkmak günahtır” diye. Allah AKP’ye verdikçe veriyor. Diyanet Başkanlığı bile bunların oyuncağı oluyor.
Kongre baştan sona, müziği, sloganı, mesajına kadar Erdoğan kongresiydi. Fiili olarak partili cumhurbaşkanlığına geçildiğini gösterdi. Binali de, başkanlık sistemi ve partili cumhurbaşkanlığı konusunda önemli misyon üstlendi. Yeni hükümetin öncelikli işi ‘partili cumhurbaşkanlığı’ olacak.
Kongrede gözler, Abdullah Gül, Bülent Arınç, Hüseyin Çelik’i aradı ama yoklardı. Bu isimler Erdoğan ile beraber AKP’yi kuranlar değil miydi, dava arkadaşları değil miydi? Ne oldu onlara, neden yoklardı. Erdoğan amacına ulaştığı istasyona gelince onları istasyonda indirdi mi?
Başbakan Binali’nin ilk beyanatı, “Bugün yapmamız gereken en önemli iş, fiili durumu yasal hale getirmek, bunun yolu yeni anayasa ve başkanlık sistemi” demek oldu. Yani ben icraatçı olmayacağım, emir kulu olacağım demek istiyor.
Davutoğlu temiz adamdı, ona üzüldüm. Partisinden de, Türkiye’den de helallik istedi. Kılıçdaroğlu ile de anlaşmışlardı, siyaset temiz ellere bırakılacaktı. Bunun için yasa çıkarmaya da karar vermişlerdi ancak Erdoğan müdahale etmiş ve Davutoğlu’na, “Ne diyorsun sen, sonra il, ilçe başkanı bile bulamayız” diye çıkışmıştı. Davutoğlu da geri adım atmıştı. Şimdi de kendilerine göre davaya zarar vermemek için başbakanlıktan azledilmesine de sessizce kabullendiğini söyledi. Kongrenin kaybedeni Davutoğlu oldu. Siyaset dediğiniz işte böyle bir şey.