Eylem üssüne dönen Bursa’da, Karacabey Nestle işçileri de haksız yere işten çıkarıldıklarını iddia ederek yaklaşık 1 yıldır direnişlerini sürdürüyor.
Karacabey’de faaliyet gösteren ve yaklaşık bin işçinin çalıştığı Nestle Fabrikası’nda Tek-Gıda İş Sendikası üyesi 23 işçinin haksız yere işten atılması sonrası başlayan eylemler, açlık greviyle devam etti. İşçiler, bir haftalık açlık grevini de önceki gün sonlandırdı.
Tek Gıda İş Sendikası Genel Başkan Danışmanı ve Bursa Örgütlenme Sorumlusu Suat Karlıkaya, Nestle’ye Pazartesi gününe kadar süre tanıdıklarını, bu süre zarfında işçilerin işe iade edilmemeleri halinde artık oturarak eylem yapmayacaklarını, tepkilerini daha da çok yükselteceklerini duyurdu.
Tek-Gıda İş Sendikası’nın önceki gün gerçekleştirdiği basın açıklamasına Gönül Avil başkanlığındaki Cumhuriyet Halk Partisi Karacabey İlçe Örgütü, Atatürkçü Düşünce Derneği Karacabey Şubesi yöneticileri, Bursa’daki bazı odaların başkan ve yöneticileri ile diğer sendikalardan da destek geldi.
Basın bildirisini okuyan Tek-Gıda İş Sendikası Genel Teşkilatlanma Sekreteri İbrahim Ören de, işten çıkartılan işçilerin yeniden işe iade edilmesini istediklerini söyledi. Ören, yazılı yaptığı açıklamada şunları dile getirdi:
“Yaklaşık 11 aydır süren bir ekmek mücadelesinde Nestle’den haksız yere atılan işçi kardeşlerimizin burada uğradığı haksızlığın telafi edilmesini istiyoruz. Artık haksız yere işten atılmalara ‘dur’ demenin vaktidir, artık bu ülkede emek ve alın terinin o kadar ucuz olmadığını anlatmanın ve birleşmenin vaktidir. 23 işçi arkadaşımızın önderliğindeki bu mücadelenin kazanımı diğer işyerlerinde aynı akıbete uğrayan emekçilere ışık tutacaktır.
23 arkadaşımız 11 aydır mücadele veriyor. Öyle kolay değildir 11 ay vazgeçmeden mücadele edebilmek. Aslında bu işçilerimiz kendilerine reva görülenler ve uğradıkları haksızlığın büyüklüğü onlara sebat etme gücü ve azim verdi, mücadelenin devamlılığını sağladı. İşçiler senelerce kendileri gibi olan ve kendi seçtikleri insanlardan ihanet gördüler. En güvendikleri sırtlarından vurdu. Bu süreçte ailelerin bölündüğünü, çocuklarının eğitimlerinin aksadığını gördüler. Evlerine ekmek götürebilmek için ceplerinde olması gereken 1 liranın olmadığı günler gördüler. Paraları olmadığı için günlerce evinde makarna yemek zorunda kaldılar. Yani kısacası çok zor günler geçirdiler. Bunun yanında onlara inananları da gördüler.
‘Vazgeçmeyin, bu mücadeleyi kazanın ve haksız yere işten atıldığınızı cümle aleme ispatlayın’ diyen eşlerini, çocuklarını ve gerek gelerek burada, gerekse sosyal medya üzerinden ve basın aracılığı ile kendilerine destek veren milyonları gördüler. Bir karar verdi Nestle işçisi, ‘biz işimizi geri istiyoruz, bunun maddi bir karşılığı yok’ dediler. 23 arkadaşımız ortak bir deklarasyona imza atarak bunu Nestle firmasına da bildirdiler.
Artık söz Nestle firmasında. Buradan firmamıza seslenmek istiyoruz; Aylardır süren görüşmelerimizde artık sizler de biliyorsunuz ki, bu arkadaşlarımız gerçekten suçsuzdur. Ülkemizin mahkemeleri bile uğranılan haksızlık ve bilinçli oyunlar düzenlenerek işten çıkartmalar karşısında işe iade kararlarının yanı sıra rekor sayılabilecek sendikal tazminatlara karar vermiştir. Bir suçun diyeti bu karara imza atan yöneticilerin görevden uzaklaştırılmaları ile bitmez. Bir suçun diyeti ancak haksızlığa uğramış kişilerin uğradığı haksızlığın kısası ile mümkündür. Yani bu mücadelenin maddi bir değeri yoktur, tek tazmin yolu işe iadelerin karşılığı ile mümkündür.
Nestle firmasına yakışan da artık arkadaşlarımızın önüne başka yol koymadan işe iadelerin bir an önce gerçekleştirmesidir. Nestle kurumsal iş ilkeleri de bunu söylemektedir. Siz sayın yöneticilerimizden bir ricamız da, üyesi olan işçilerin karşısına çıkarken bile işveren vekillerini almadan çıkamayan kişilerin sözlerine lütfen itibar etmeyin. Onlar ne Nestle firmasını, ne de bu kapıda aylardır mücadele eden işçi kardeşlerimizi düşünmektedirler. Onlar, sadece kendi oturdukları koltukları düşünmektedir. Nestle’de iş barışının en büyük güvencesi, bu arkadaşlarımızın tekrar işbaşı yaptırılmasından geçmektedir.
Çünkü adalet, iş barışının en büyük teminatıdır ve bu adaleti sağlayacağınıza dair inancımızda tamdır. Aksi bir durumda artık bizim yapacak bir şeyimiz kalmamıştır. Daha önce gerçekleştirmiş olduğumuz eylemsel sürecin çok daha büyüklerini yapmayı ve bunu yaparken de bugün olduğu gibi herkesi yanımıza çağıracağımızı, eylemsellikte bedenlerimizi esirgemeyeceğimizi, sizlere değerli basın aracılığı ile duyurmak isteriz. Bu sürecin bugüne kadar gelen bölümünde hep barışçıl olmaya ve 23 arkadaşımızla devam etmeye özen gösterdik. Ancak, eylemsellikte artık yanımızda eşlerimiz, çocuklarımız, annelerimiz, babalarımız ve tüm emek dostlarımız olacak. Yani herkese çağrı yapacağız. Artık bizim beklemeye tahammülümüz kalmadı.
Aylardır söylediğimiz şeyi son olarak haykırıyoruz; 1 Temmuz günü İş Kanunu’nun 25/2 maddesinde, ortada disiplin kararı yokken, savunmalarını bile almadan çıkarttığınız işçi arkadaşlarımızı ne sebeple işten çıkarttığınızı açıklayın ya da ‘bir hata yaptık’ diyorsanız bu arkadaşlarımızı bir an önce işbaşı yaptırın. Aksi bir karar durumunda önümüzdeki Pazartesi günü itibarı ile artık oturmayacağımızı bildirmek isteriz.”