Hesaplaşma masasındaki siz hükümet sözcüleri ne diyorsunuz. Klasik sözleriniz, “bizi daha fazla sınamasınlar, sabrımızı taşırmasınlar, tek millet, tek devlet” yani üniter devlet diyorsunuz, sonra dönüyorsunuz “çözümden başka çare yok, çözümden dönülmeyecektir, analar ağlamasın” İyi güzel pek tabi ki analar ağlamasın bunu kimse istemiyor da Kandil’den hemen açıklama geliyor. “Özerklik olmadan, bütün haklarımız alınmadan silah bırakmak yok.” HDP vekilleri de, Öcalan’da tehditler savuruyor. Siz hükümet olarak “Olmazsa olmaz mutlak çözüm sürecini halletmeliyiz. Her ne pahasına olursa olsun” diyorsunuz. Başka da sözünüz yok.
Askerlerimize molotof atıyorlar, eşinin yanında şehir içinde şehit ediyorlar. Polisimize tokat atıyorlar. Bayrağımızı yakıyorlar. İl jandarma komutanlık binasını yakıyorlar. Ulusal marşımıza küfür ediyorlar, Atatürk büstlerini yakıyorlar. Siz hükümet olarak bunlara en ufak tepkiyi göstermediniz. Her konuda her yerde acımasız sözlü saldırılar yapan hakaret eden bağırıp çağıran Cumhurbaşkanı ne yazık ki ağzını açmıyor. Varsa yoksa ağzında “çözüm süreci”.
Ülke vizyonsuz, öngörüsüz devlet adamları ile yönetiliyor. Olacağı buydu. Abdullah Gül Dış İşleri Bakanıyken ABD ile 9 maddelik bir sözleşme yaptı. Uluslararası sözleşmeler TBMM’de onaylanır. Hükümet bu sözleşmeyi TBMM’ye bile getirmedi. Ama sözleşme yürürlükte kaldı. 30 km ötemizdeki terör örgütü kamplarını vuramıyoruz. Oradan her gün terör üretiliyor. Tehdit ediliyoruz. İsrail’e bakın bir tek vatandaşının kılına dokunulsa değil terör örgütüne devletlere bomba yağdırıyor.
Bu AKP hükümetleri Türkiye’nin devlet olduğunu artık anlamalıdır. Karşısında da acımasız terör örgütü vardır. Bunu 6-7 Ekim olaylarında gösterdiler. Türkiye Anayasasına ve yasalarına geçici madde konulmalıdır. İdam cezası getirilmelidir. “Terör ile herhangi bir vatandaşın ölümüne sebep olan idam edilir. Kamu binalarını, araçlarını, bankalarını yakanlar müebbet hapis ile cezalandırılır” denilmelidir.
AB karşı çıkacakmış, önemsenmemelidir. Avrupa ülkelerinde terör yok. Olsa görün ne yasalar çıkarırlar. Terör bizde ve bizim canımız yanıyor. Teröre harcadığımız para 500 milyarı geçti. Can güvenliğimiz kalmadı. Spor kulübü otobüsleri taşlanıyor. İstiklal marşımız yuhalanıyor. Parti binaları taşlanıyor. Minibüsleri yakılıyor. Şehir içi sokaklara hendekler kazılıyor. Bizden başka buralara kimse giremez demek istiyorlar. Hükümet hala seyrediyor, ağzını açamıyor. ABD’nin ikiz kuleleri vuruldu, bütün dünyayı ayağa kaldırdılar. Terör örgütü liderini binlerce km uzakta buldular ve infaz ettiler. Biz 30 km yakınımızdaki kampları vuramıyoruz. Bumudur devlet olmak.
Terör örgütünün Irak’ta kampları var, dost zannettiğimiz devletler destek veriyor. Avrupa’da haraç topluyorlar. Kaçakçılık devam ediyor. Siz hükümet olarak ne yaptınız? Örgüt evlerini, kamplarını mı yok ettiniz? Avrupa’ya nota mı verdiniz? Örgütün mal varlığına mı el koydunuz? Örgütün hayat damarlarını kesebiliyor musunuz? Siz ne yapabiliyorsunuz? 2002 yılında terörü sıfırla aldınız. Şimdi ülkeyi ne hale getirdiniz. Hükümet olarak siz seyrediyorsunuz. Parası olmayan Mehmetçik oralarda şehit düşüyor.
Öcalan’ı, Karayılan’ı, Leyla Zana’yı, Hatip Dicle’yi muhatap alıyorsunuz. Onlardan medet umuyorsunuz. Onlara güç verdiğinizin farkında değilsiniz. Cumhurbaşkanı olarak “gocunmazsanız kendinize Türk deyin” diye Türklüğü aşağılıyorsunuz. Atatürk’ün resimlerini indirmeye kalkıyorsunuz. T.C. valilik tabelalarını indiriyorsunuz. Unutmayınız ki sana bahşettiği o koltukta oturuyorsunuz. Bu topraklar kanla kurtarıldı. Ancak kanla verilir. Ama hiçbir zaman verilmez. Hesaplaşma masasında hiç verilmez.
Ey hükümet, ateşin bağrımıza düştüğünü hissedebiliyor musunuz…