Başbakan türban hakkında konuştu ve “Başörtüsü dinimizin gereklerinden biridir. Dinimizin böyle bir emri olduğunu bilmeyecek kadar cahiller” dedi. Hakikaten bu toplum cahil mi? Başbakanın mı dini bilgileri kuvvetli yoksa başbakan kadının saçını mı suiistimal ediyor? Saç üzerinden 11 yıldır rant elde etmiyor mu?
Pakistan, Mısır, Libya, Fas, Tunus, Irak, Katar, Dubai, Cezayir, Lübnan, Afganistan, S.Arabistan, Azerbaycan vs. daha sayacağımız birçok Müslüman devlet başkanları, başbakanları, kralları, cumhurbaşkanları, emirleri, prenslerin eşleri veya kızlarının başları açık. Demek ki bu insanların hepsi cahil cühela. Bizim başbakan İ. Hatip’li ya kadının nasıl giyeceğini sadece o biliyor.
Bu ülkenin 90 yıldır analarımızın, bacılarımızın, yengelerimizin, halalarımızın, taktığı başörtüsü ile hiçbir sorunu olmadı. O insanlar eşarp takarak dini inançlarının gereğini yerine getiriyorlardı. Sorun türbandan, sorun türbanın siyasi emeller için kullanılmasındandır. Sorun “velev ki türban siyasi simge olsa ne olur” sorunudur.
Her devletin işleyişinde görevli olan memurlar yaptıkları görevlere göre kıyafetleri belirler. Bu kıyafet belirleme devletin hiyerarşisidir. Resmi devlette türban takmak özgürlüğün gereği değildir. Dinin sembolleştirilmesidir. Din devleti temellerinin atılmasıdır. 31 Ekim 2013 günü yüce meclise türbanları ile milletvekili (MV) gelmesi, Türkiye’nin artık din devleti olarak yönetileceğinin ilanıdır.
Laik devletin, laik cumhuriyetin yıkılmasıdır. AKP yanında yer alan ve gelecek planları yapan BDP günün birinde “puşi, gerilla, pkk” kıyafetleri ile o meclise gelecektir. Özgür irademle o kıyafetleri giyiyorum diyecektir. Bakalım AKP’nin o sözüm ona özgürlükçü milletvekilleri o zaman ne diyeceklerdir.
Kamuda hizmet verenlerin “dini inanç simgesi” olan sembolleri taşıması Avrupa’da hemen hemen bütün devletlerinde “laikliğe aykırıdır” gerekçesi ile yasaktır. Sadece başörtüsü (türban) değil, Yahudi kipası (takke) ucunda haç olan kolyelerde yasaktır. Biz öyle demokratik bir ülkeyiz ki yetim hakkı yemek serbest, helale fesat karıştırmak serbest. Sayıştay’ın devlet harcamalarını denetlemesi ve meclise göndermesi bu hükümetçe yasak ta “türban” serbesttir.
1960’lı yıllarda Afganistan’da, Irak’ta, İran’da, Cezayir’de kadınlar medeni kıyafetleri ile erkeklerle beraber çalışıyorlar, üretime katkı sağlıyorlardı. Bugün o kadınlar “burka”sız sokağa çıkamıyorlar. İnşallah biz 50 yıl sonra böyle bir duruma düşmeyiz. Ama türbanlı bir yazar kadın, “Bütün kadınlar bir gün türban takacaktır” diye yazı yazıyor. İstikameti çiziyor.
CHP milletvekili Şafak Pavey’in kaza sonucu ayağını kaybetmesi, metal ayak takılarak gezmek zorunda kalması ve metal ayağını örtmek için pantolon giyme isteği, AKP milletvekillerinin oylarıyla geçen sene mecliste reddedilmişti. Türban söz konusu olunca serbest ama pantolon yasak.
Şafak Pavey, kürsüden yaptığı konuşmada “hac’ca gitmiş bir AKP milletvekilinin şu sözünü duydum” diyor. “Başımı açarak bir daha kirlenmeyeceğim” (AKP’liler inkarı çok severler, bunu da inkar ettiler) O zaman bu milletvekilleri başı açıkken meğer hep kirliymiş. Başı açık olanlar da bundan sonra kirli midirler? Seçildiklerinden bugüne kadar kadın hakları konusunda hiçbir girişimleri olmayan bu milletvekilleri şov yapmak için ve meclise türbanlı vekil sokma projesinin piyonu olduklarını zannediyorum.
Türkiye’de meclise 14 yıl önce türbanlı milletvekili Merve Kavakçı gelmişti. ABD vatandaşı idi. Neden getirildi? Kim tarafından seçtirildi ve gönderildi? Amaç belliydi. Türkiye ılımlı İslam’a geçmeliydi. Atatürk cumhuriyeti yıkılmalıydı.
Şair bugünün Türkiye’sini Atatürk’ün ifadesi ile ne güzel yorumlamış.
BEN MUSTAFA KEMAL
Özlediyseniz fesi peçeyi, aydınlığa yeğliyorsanız kara geceyi,
Hala medet umuyorsanız Şıh’tan şeyh’ten dervişten,
Şifa buluyorsanız muskadan, üfürükçüden,
Unutun tüm dediklerimi YIKIN DİKTİĞİNİZ HEYKELLERİMİ.