TBMM Genel Kurulunda görüşmeleri devam eden 2020 Yılı Merkezi Bütçe Kanunu Teklifi üzerine bir konuşma yapan CHP Genel Başkan Yardımcısı Orhan Sarıbal, hazırlanan bütçenin tarım kesimi başta olmak üzere, hiçbir kesimin sorunlarına çözüm getirmeyeceğini aktardı.
Sarıbal, “Bu bütçe yoksulluk bütçesidir. Bu bütçe çiftçinin ölüm bütçesidir. Bu bütçe üretmeme, ithalat bütçesidir. Bu bütçe yabancı çiftçileri besleme, yabancı şirketleri, ithalatçılığı besleme bütçesidir” diye tepki gösterdi.
Sarıbal, 2020 bütçesinin tarım desteklerine ayrılan kısmının 22 milyar TL olduğunu hatırlatarak, “Peki, çiftçinin en önemli sorunu nedir? Bir: Çiftçi borç batağındadır; 160 milyar TL borcu vardır. 2002 ile 2019 arasındaki borç 64 kat artmıştır. Buna karşılık, bütçeden sadece 4 milyar lira civarında bir sübvansiyon, kredi için pay ayrılmıştır. Dolayısıyla, bu bütçenin adı ‘faiz bütçesi’dir çünkü çiftçi, aldığı kredilere karşılık faiz ödemeye devam edecektir” diye konuştu.
İthalat Lobilerinin Bütçesi
Sarıbal, konuşmasında şu görüşlere yer verdi: “Bu bütçe, çiftçinin borcunu gideren, borcuna çözüm üreten bir bütçe değildir; faiz bütçesidir; çiftçiyi yok etme, çiftçiyi öldürme, üretimi kısıtlama bütçesidir. Çiftçinin en önemli ikinci sorunu girdi maliyetleridir. Bütçede mazota ayrılan para ne kadardır? 3,1 milyar. Çiftçinin kullandığı mazot bugünün parasıyla 20 milyar TL’dir. Dolayısıyla, ayrılan 22 milyar liralık para, çiftçinin sadece bir yılda kullanacağı mazota ancak denk gelmektedir.
İkinci en büyük gider gübredir. Yaklaşık 7,5 milyar ile 10 milyar lira arasında gübre maliyeti vardır. Bu bütçede gübreye ilişkin tek bir kalem yok.
Çiftçinin bir diğer önemli girdisi tohumdur. Tohum dünyada 5-6 tane tekelin kontrolü altındadır. Çiftçi tohuma yıllık 10 milyar lira harcıyor. Bu konuda da bütçede herhangi bir destek bulunmuyor. Tam tersi, geleneksel, yerel, atalık tohumların kullanılması yasaktır.
Çiftçi tarım ilaçlarına yıllık 500 milyon dolar ödüyor. Bütçede bu konuda da çiftçiye destek bulunmuyor.
Peki, ne var bu bütçede? Bütünüyle, yabancı şirketleri destekleyen, yabancı şirketlerin değirmenine su taşıyan bir mekanizma var.
Bir başka konu doğal afetler. Küresel ısınma sonucu yaşanan doğal afetler karşısında çiftçiyi sigorta ile güvenceye almaya dair de bir destek bütçede bulunmuyor. TARSİM şu anda artık kendi personelini besleyen, kendine dönük bir şirket hâline geldi; toplumun ya da çiftçinin sorunlarını ya da afetlerden kaynaklanan sorunları çözebilme iradesine sahip değil. Yaklaşık olarak, resmî olarak kayıtlı alanın yüzde 10’u kadar ancak sigorta yapılıyor; yüzde 90 meydanda.
Bu yıl 13 ürün ithalatına 91 milyar dolar ödendi
Halkın gıda egemenliği var yok. Hangi ürün, ne kadar ekilecek belli değil. 2019 yılında buğday, arpa, mısır, pirinç, ayçiçeği, soya, pamuk, kuru fasulye, nohut, yeşil mercimek, kırmızı mercimek, patates ve kuru soğan dahil 13 ürünün ithalatına 2019 onuncu ay sonu itibarıyla 15 milyar 657 milyon 666 dolar ödendi. Bu ürünlerden hangisi bu topraklarda yetişmiyor?
Çiftçi borç batağında, çiftçiye dair tek bir kuruş vermiyorsunuz. Simit Sarayı’nı kurtarmak için 500 milyon dolarlık riskin altına giriyorsunuz ama öbür tarafta çiftçi ağlıyor.
Orman ürünleri bizim ülkemizin en önemli alanlarından bir tanesi. 9,5-10 milyon metreküp orman kesimi birden 35 milyon metreküpe çıkarıldı. Nasıl başardınız? Yüzyıllarca ancak yetişen bir ormanı siz iki yılda nasıl yüzyıllık gelişimi yaptırdınız da 10 milyon metreküpten 35 milyon metreküp kesme izni verdiniz? Madenleri de bunun içine koyduğumuzda milyonlarca ağacı yok ettiniz. Ormanın sahibi keçidir, ormanın sahibi orman köylüsüdür, ormanın sahibi oranın halkıdır. Siz, bu ülkeyi nasıl müteahhitlere, şuna buna peşkeş çektiyseniz ormanları da şimdi müteahhitlere peşkeş çekiyorsunuz.
Son sözü söylemek lazım: Bu bütçe, yoksulluk bütçesidir; bu bütçe çiftçinin ölüm bütçesidir; bu bütçe üretmeme, ithalat bütçesidir; bu bütçe ne yazık ki yabancı çiftçileri besleme, yabancı şirketleri besleme, ithalatçıları besleme bütçesidir. Bu ülkede baskının, bu ülkede faşizmin, bu ülkede emperyalizme çanak tutan iktidarın yok etme bütçesidir.
Bütün zenginler, yoksullara sadece Tanrı’yı bıraktılar diyorum. Faşizminizin örneği olarak da kayyum atamalarını bir kez daha kınıyorum. Kayyum atamaları faşizmdir, kayyum atamaları çok net bir şekilde müdahaledir, kayyum atamaları çok net bir şekilde AKP’nin gerçek yüzüdür”