”
İki AKP Milletvekilinin (MV) konuşması basına yansıyor. AKP MV diğerine, ‘’Biz bu yasayı siyasi nedenlerle çıkarmıyoruz değil mi?’’ diye soruyor. Aldığı yanıt, ‘’Patron istiyor, en geç Pazar günü çıkartmamız lazım.’’ (Patron AKP içinde başbakanın adıdır.
Cumartesi günü başbakan, komisyon başkanı ile telefonda görüşüyor. Pazar günü komisyonda yaşanan olaylar, cumartesi günü programlanmış olduğu anlaşılıyor. Pazar günü komisyona AKP’li genç ve güçlü kurşun asker olan 150 MV gönderiliyor. Komisyon üye sandalyelerine dahi oturuluyor, muhalefet MV salona dahi giremiyorlar. Kavga-dövüş-itiraz-tekme-tokat-boğaz sıkmalar, yere düşmüş MV’ne AKP MV’lerince tekme vurmalar (iyiki yerde boğazına basıp, yüzüne tekme atmadılar) ile 21 madde hiç tartışılmadan, görüşülmeden bu arbede sırasında okunuyor ve 27 dakikada AKP MV tarafından onaylanıyor. Oysa 6 madde 6 günde ancak komisyondan geçmişti. Bu 6 madde de muhalefetin itirazları ile bazı maddeler değiştirilmişti.
8 yıllık kesintisiz eğitim sistemimizin değiştirilmesi nedeni, ‘’28 Şubat rövanşını almak’’ olarak nitelendirilmişti. Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) yeterli çalışmayı yapmamıştı. Akademisyenlerin, eğitimcilerin görüşleri yoktu. Üniversiteler görüş bildirmemişlerdi. (hoş bildiremezler ya) STK’ların, sendikaların önerileri yoktu. Sadece TUSİAT görüş bildirmiş, karşılığında başbakandan ‘’fırçalar’’ yemişti. Öyle ya başbakanın her yaptığı doğruydu. Her söylediği gerçekti. Başbakanın fikir ve eylemlerine karşı çıkmamalıydı. Çıktığı takdirde ‘’boyunun ölçüsünü’’ alırdı. İşte gazete köşe yazarı Nuray Mert’in köşe yazarlığından kovulması, Ahmet Altan’ın durumu. İşadamı İnan Kıraç’ın durumu. Avrupalı sanatkarın ‘’Türkiye’ye gelmem, Türkiye’de fikir özgürlüğü yok, gazeteciler içeri (hapishane) alınıyor.’’ İfadelerine başbakanın verdiği tepkiler hala kulaklarımızda. Başbakan, Türkiye’de postmodern diktatörlüğünü kurmuştu, çünkü %50 oy almıştı, her söylediği, yaptığı doğruydu, karşı gelinemez!
Eğitim sisteminin 4+4+4 önerisinde MEB’nın yeterli değerlendirmeleri yok, mühim değil, AKP komisyon üyesi MV’nin bilgileri yok, mühim değil. Başbakan böyle istiyorsa bu çıkarılacaktır.
İlk 6 maddenin içinde eğitim yaşı 5 olarak alınmıştı. (şimdi değiştirildi, 5 yaşını dolduran oldu) 5 yaşındaki çocuk eğitim alabilir mi, çocukluğunu yaşayamayacak mı, parka gitmeyecek mi? Öğretmen 5 yaşındaki çocuğa ders verebilir mi? Yoksa öğretmenin ders vermesine gerek yok, çocuğun altını temizlesin yeter, mi denilmek isteniyor. Ama bunların hiç biri mühim değildi, başbakan böyle istiyor, çıkacaktır.
MHP Grup Başkanvekili Mehmet Şandır, Pazar günü yaşananlardan sonra ve 21 maddenin görüşülmeden komisyondan geçmesi akabinde Cemil Çiçek ile görüşme ihtiyacını duymuş ve ‘’Endişelerimizi ifade ettik, komisyon çalışmalarının yok sayılmasını, kaldığı yerden tekrar devam edilmesi gerektiğini dile getirdik. ‘Kanun geçmiştir hükmüne’ bağlı olarak bir rapor yazılacaksa biz bu raporu yok sayarız. Bu kanunu gayrı meşru ilan ederiz. Orada ölüm olabilirdi, bunun genel kurula gelmesi millet iradesine darbedir.’’ demiştir. Bekleyip göreceğiz ama bu ifadelerin maalesef tersi olacaktır.
CHP Merkez Yürütme Kurulu (MYK) 4+4+4 bildirisi yayınladı, ‘’Demokrasi zorbalığı, çocuklarımızın geleceği kindarlara teslim edilmeyecektir. TBMM’deki iktidar çoğunluğu ve onun adına hareket eden yetkilileri, artık kendilerini yasama organının kurallarına bağlı görmemekte, sadece yürütmenin başından aldıkları emirleri yerine getirmektedirler. Meclis başbakanlık noterine dönüştürülmüş, tek adam yönetiminin insafına terk edilmiştir. Yargı bağımsızlığı yok edilerek, yürütmenin vesayeti altına alınmasından sonra, kuvvetler ayrılığının sona erdirilmesi sürecine girilecektir.’’ denilmektedir.
Bu yasanın böyle çıkması halinde ‘’sınıfsal farklılıklar derinleşecek, yoksul aileler yoksulluğa mahkum edilmektedir. Toplumumuz, çocuk işçi, çocuk gelin, çocuk anneler ve yoksul ailelerle dolu bir topluma dönüşecek, iktidar partisinin kindarları ise sömürülerine devam edeceklerdir.’’ ifadelerini kullanmışlardır.
Bayraksız-İstiklal Marşsız Açılış
Türkiye Belediyeler Birliğinin Antalya’da düzenlediği ‘’Kadın Yerel Politikacılar Platformu’’ 12 Mart 2012 tarihinde açılış konuşması ile başlayacaktı. Ancak, yanında Türk bayrağı ve Atatürk posterinin olmaması ve konuşmalar öncesinde İstiklal Marşının okunmaması, davetlilerin tepkisini çekiyor ve İzmir’den gelen delegeler kürsüyü işgal ederek açılış konuşmasına izin vermiyorlar. Türk bayrağı ve Atatürk posteri asılıp, İstiklal Marşı okunduktan sonra platformun açılışı yapılabiliyor.
Başbakanın ‘’Gavur İzmir’’ dediği kadınların yaptığına bakın. Bayraksız, Atatürk postersiz, İstiklal Marşsız platforma izin vermiyorlar. Kendilerini en canı gönülden tebrik ediyorum, onları kutluyorum, önlerinde sonsuz saygı ile eğiliyorum. Vatanını sevenlerin, Atatürk, bayrağımız ve İstiklal Marşımızın en yüce değerleridir.
Bu üç kutsal değerimize sahip çıkmayan, onları hiçe sayan bu zihniyet, bu güzel ülkemizde ne yapmak istiyor?
Ne Mutlu Atatürkçüyüm diyene, Ne Mutlu Türküm diyene…
“