”
Sevgili Takip Gazetesi okurları. Bu yazım birkaç bölümden oluşacaktır. Hiçbir yorum
yapmaksızın, Doğu Anadolu’yu işgal eden Rus ordusu subaylarının yaşadığı olayları, yazmış
oldukları raporları, Rusya arşivlerinden aktaracağım.
Adı Türk, kanı Türk olmayan üç-beş kitap okuyup kendini Türk Aydını sanan ve “Türkler Ermenileri katletmiştir, soykırım uygulamıştır” diyebilen cahil ve densiz insanların (belki de misyonerlerdir) biraz olsun aydınlanabilmesi için bu yazımı kaleme aldım.
Yeryüzünde en çok düşmanı olan bir millet aranırsa herhalde Türkler kadar düşmanlarla çevrilmiş, ikinci bir millet ve devlet bulunamaz. Yinede durum böyle iken Prof. Dr. rahmetli Remzi Oğuz Arık’ın deyimiyle Türk milleti “Bir kahpelikler coğrafyası ortasında varlığını, dosta ve düşmana karşı sürdürmektedir” Ebediyen de sürdürecektir.
Yalnız çevremizdeki ülkeler değil Avrupa’nın ve hatta Dünya’nın öbür ucundaki ülkelerin bile bir meselesi vardır.
Türk gençliği ve Türk dünyasının mensupları milli kimliğini ve millet olarak nereden gelip, nereye gittiğini çok iyi bilmesi lazımdır ve öylede yetiştirilmelidir.
Türk gençliğini milli ruh bilinci içerisinde eğitmeliyiz. Bir millet ulus bilincin de ve dil birliğinde bulunamaz ise yok olmaya mahkumdur.
Ermeniler, Osmanlı içerisinde ayrıcalıklı bir azınlık olarak kalmışlardır. Ermenilerden, Hariciye ve Maliye Bakanlığı, hatta 1876 yıllarında Meclis Başkanlığı dahi yapanlar olmuştur. Hoşgörüsüz Avrupa Hıristiyan kabinelerinde, Ermeni, Rum, Yahudi Bakanı göremezsiniz. Hoşgörülü Osmanlı kabinelerinde bu azınlıkların bakanları vardı, hatta Türk Bakanlarından fazla bile idiler.
1878 Berlin Kongresinden sonra Avrupa, özellikle Fransa ve Rusya tarafından şımartılan
Ermeniler, Osmanlıya karşı isyana başlamışlardır. Hele birinci cihan harbinde Türk ordusu üç kıtada ve on dört cephede savaştığı günlerde, Türk milletinin büyük bir ölüm kalım savaşı verdiği sırada
Ermeniler ordumuzu arkadan hançerlemişlerdir. Rus millet meclisi Ermeni çeteleri, Türk Kafkas ordumuzu arkadan vurduğu için “yedinci müttefikimiz” diye adlandırmıştır.
Bu dönemde (1915) 100.000 den fazla bir kuvvetle Rus ordularına hizmet ediyorlardı. Çeteler oluşturmuşlardı. Doğu Anadolu’daki şehirlerde masum halka karşı amansız bir mezalime girişmişlerdir.
19 Ocak 1915 tarihli Rus Koje Slove gazetesine Ermeni Avukat Carcus “Biz hıyanet suçu
ile suçluyuz, Ermeniler bu hıyaneti açıktan açığa söylüyorlar, hiç bir Ermeni bir Rus’a ateş etmemiştir” itirafında bulunuyor.
Alman Pof. Ernest Jackh “YÜKSELEN HİLAL” kitabında Türk-Ermeni münasebetlerini açıkça anlatmaktadır. ”Türklerle Ermeniler arasındaki sürtüşmeler daima siyasi olmuştur. Bu sürtüşmeler Osmanlı İmparatorluğunun dağılması için uğraşan milletlerin yapmakta oldukları mücadelenin bir parçası idi ve kendi menfaatleri için büyük devletler tarafından sık sık istismar ediliyorlardı.” demektedir.
Bu gün de aynı değil midir? Bu gün Kürt kartını ortaya attılar, hem de içerdeki hainlerle beraber. ”Tarih Allah’tan sonra en büyük hakemdir.”
Osmanlı, Ermenilerinin ilk ayaklanması 1862 yılında Maraş’a bağlı Süleymaniye ilçesinde patlak verdi. Ermeniler çeşitli yollardan özellikle Rusya’dan sağladıkları bol miktardaki silahla
Müslüman köylerini bastılar, rastgele herkesi kurşunladılar, evleri yaktılar.
Aziz Paşa kumandasındaki Türk Birlikleri isyanı bastırmak için harekete geçince Fransız İmparatoru III. Napolyon araya girdi. Bu müdahale Ermenilere verilmiş ilk taviz sayılır.
1868 yılında Prens Gorçakof, Çarlık Rusya’sının Türk Devletini zayıf düşürmek ve ortadan kaldırmak niyetini “Ya Osmanlıdaki Hıristiyanlara muhtariyet verilmeli, ya da Türkiye toprakları taksim edilmelidir “ şeklindeki ifadeleriyle açığa vurmuştur.
Ülkemiz daima dış güçler tarafından parçalanmak istenilmiştir. Bu gün de aynı oyunlar oynanmaktadır.
Biz Türkler çok dikkatli olmak zorundayız. (Devam edecek)
“