”
Bir vatandaşımız Anadolu’dan kalkıp İstanbul’a geliyor.
Ayakkabısı da delik. Yanlış anlaşılmasın, insanlar zenginde, fakirde olabilir.
Ayakkabı delikte, patlakta olabilir. Fakirliğe saygım sonsuzdur. Bu
vatandaşımız okuyor, İstanbul Belediyesi’ne bilet memuru olarak giriyor. Aldığı parayı yeterli görmediği için üç arkadaş ortak şirket kurarak, Karacabey kadar bir sahaya meşrubat dağıtmaya başlıyorlar.
Vatandaşın diksiyonu güzel, hitabeti kuvvetli, nede olsa
N.Erbakan’ın tedrisinden geçmiş. Afgan terörist Hikmetyar’ın dizinin dibinde
yetişmişti.
Siyasete atılarak, ilçe başkanı, il başkanı ve ardından
İstanbul Belediye Başkanı oluyor. Bu arada çocukları büyüyor, çocuklarını
ABD’de arkadaşı okutuyor. Allah’ta pazarlamacıya yürü ya kulum diyor. Belediye başkanlığının ardından parti kuruyor. Türkiye şartları da müsait olunca partisi %36 oy alarak iktidar oluyor. Pazarlamacı da başbakan oluyor.
Başbakan olduktan birkaç yıl sonra soruyorlar kendisine,
‘’Siz nasıl dünyanın en zengin yedi başbakanı arasına girdiniz’’ diye.
Aldıkları cevapta ‘’Çocuğumun sünnetinden’’ oluyor. Tabi haklı, bütün İstanbul
halkı sünnet için hediye götürmemiz gerekir dediler. Zenginler köstek ve burma
bilezik, orta sınıflar Hamit ve Reşat altını, fakirlerde küçük altın götürerek
İstanbullu görevini yaptı ve zengin olundu.
Pazarlamacı başbakan olduktan bir süre sonra, ‘’Ben Türkiye’yi pazarlıyorum’’ dedi. Pazarlamacının, pazarlamacısı da ABD’ye, ‘’Bu adamı kullanın, deliğe süpürmeyin’’ dedi. ABD bundan çok mutlu oldu. Ağzı da laf yapıyordu, Ortadoğu’nun parçalanma projelerinin (BOP) eşbaşkanı olarak
görevlendirdi.
Pazarlamacının ilk temennisi, Irak halkı Müslüman
olmasına rağmen, ‘’ABD askerlerinin Irak’ta başarılı olmalarını diliyorum’’
oldu. ABD askerleri, binlerce Irak askerini ve sivilini öldürdü, yüzlerce
Müslüman kadına tecavüz edildi. Mühim olan Irak’ın parçalanması değil, mühim olan Coni’nin başarısıdır. Coni Kuzey Irak’ta kürt devleti kurmuş, gelecekte Türkiye’nin diğer kürtlerle beraber başına bela olacakmış umurunda değil.
BOP’un eşbaşkanı olmak kolay değil. Şimdi demokrasinin
beşiği Katar ve S.Arabistan ile beraber, ileri demokrasideki Türkiye başbakanı
olarak, ABD yetkililerinin Türkiye’ye gelerek verdiği direktifler doğrultusunda
ve bir yılda 7-8 defa Katar’a giderek, iki yıl önce kankası olduğu Suriye
diktatörünü(!) devirme pazarlığında faaliyet gösteriyor. İki yıl önce Suriye’de
kimse silah taşımıyordu. Muhaliflere bu silahlar nereden sokuluyor. Esad
devrilince Suriye’de ABD güdümünde şii, sünni ve kürt devletleri kurulur, ülke
üçe parçalanır. Türkiye’nin menfaati ne olur. Yoksa Türkiye, Suriye bataklığına
mı sürüklenir?
Acaba bu düşünülüyor mu?
Ya Türkiye’yi pazarlama! O da gelecek yazımda sayın okurlarım.
“