”
Ergenekon ve Balyoz davaları başladığı zaman, başbakan
‘’Ben bu davaların savcısıyım’’. Daha sonrada ‘’Allah’a çok şükür diyorum ki,
bunların zamanında savaşa falan girmemişiz. Türkiye bağırsaklarını
temizliyor.’’ demiştir. Generaller görevden alınsın, ordu lağvedilsin’’ diyen
şahsı başbakan onore ederek ‘Türk Tarih Kurumu’nun yönetim kuruluna
atamıştı.Silahlı kuvvetlere alenen ‘’Rezil, ahlaksız, vatan haini, tecavüzcü,
geri zekalı, ırkçı, kafatasçı, zavallı, korkak, millet düşmanı, dinsiz… vs’’
diyen yandaş medyayı başbakan devamlı desteklemişti.
Davaların başsavcısı başbakan olduğuna göre, Silivri’de
savcılarda, hakimlerde doğal olarak ona uyacaklar, peygamber ocağının acil
subaylarından 1064 tanesini tutuklayacaklardır. Tutuksuz yargılanan subaylarda cabası. Casusluk davasından 3000 subayda sorguda şuanda.
Hatırlarsınız, Silivri’de inşaatlar başladı. Mahkeme
salonları, hapishane koğuşları tamamlandı. Sıra senaryoya geldi ve 21.01.2008
tarihinde başbakan ile ABD büyükelçisi görüştüler. ABD’nin hazırladığı,
hükümetten uygulamasını istediği, orduyu etkisizleştirme, itibarsızlaştırma
operasyonu ‘Ergenekon’ adı altında üç saat sonra başladı. Daha sonraki zamanda ‘Balyoz’ tutuklamaları başladı. Bu durumda Silivri’den adil yargılamaların yapılacağını ve adil sonuçlar çıkabileceğine inanmak saflık olurdu.
Bu devlete ömrünü adamış, genelkurmay başkanı olmuş İlker
Başbuğ, ‘’Silahlı terör örgütü yöneticiliği ve hükümeti ortadan kaldırmaya
teşebbüsten’’ bir yıldan fazladır hapishanede tutuluyor. Kuvvet komutanları 18
yıl hapisle cezalandırılıyor. İ. Başbuğ, ‘’Mahkeme, genelkurmay başkanını
sanık, terör örgütünün bir liderini ise tanık sandalyesine oturtma başarısını
göstermiştir’’ diye isyan ediyor.
Dünyada, hem S.K.Genelkurmay başkanı olacaksın, hemde
terör örgütü yöneticisi olacaksın, böyle bir şey olamaz. Ama garabetler ülkesi
Türkiye’de olur. Ulusalcı olursan, ABD karşıtı olursan insanın başına her şey
gelir.
Emekli orgeneral Hurşit Tolon da tutuklama kararına isyan
ederek, ‘’Türkiye’nin Ortadoğu’da çizilen yeni sınırlarının hayata geçirilmesi
için, bugün şanlı Türk ordusunun eski komutanı da dahil olmak üzere birçok
muvazzaf ve emekli subayı gerçekte tutuklanmış, gerçekte esir alınmıştır’’
diyor.
Deniz kuvvetleri subayları terfiden korkar hale
getirilmiş, komutanlar ızdırap çekiyorsa, hava kuvvetlerinde komutan
kalmamışsa, kara kuvvetleri tarumar edilmişse, ulusalcılar, Ergenekoncu diye
hapse atılıyorsa, ithamları kendine yediremeyen yarbay intihar ediyorsa
yazıklar olsun böyle adalete. Amaç, yukarıda H. Tolun’un sözlerinde açıkça
belirginleşiyor.
Başbakan, ordunun artık tamamen zaafa uğratıldığına
inanınca, sahte belgelerle ordu mensuplarının hapse atıldığını anlayınca,
halkın tepkisini görünce geri adım atmaya başladı. Orduya sahip çıkma havasında yaptığı timsahın gözyaşlarıdır.
Başbakan, ‘Ergenekon’, ‘Balyoz’ davaları başladığı zaman savcıydı, şimdi ise avukatlığa soyundu. 360 derece döndü, tam bir takiyyecidir.
ABD büyükelçisi de, Türkiye’deki yargıyı ve uzun
tutukluluk hallerini anlamıyoruz mealinde sözler söyleyince, ABD’de bu
davaların dışında havasını Türk ulusuna yutturmaya kalkıyor masum rollerinde.
Elçinin bu sözlerine karşı hükümette ‘’Bizim içişlerimize karışılamaz’’
kabadayılığına soyundu. Bunları hiçbir ulusalcı vatandaşın yutmayacağını
bilmelerini isterim.
Bu ülkede ulus devlete karşı olan iki parti var. Bunlar BDP ve AKP’dir.
Mit müsteşarı Emre Taner, ‘Ulus devlet sona erdi’ demişti, şimdi bu gerçekleşiyor.
Emperyalizm, kendi ulus devletlerini korurken başka ulus
devletleri yok etme çabası içindedir. Türkiye’de bu emperyalizmin hedefi
halindedir.
CHP’ye, MHP’ye ve ulusalcılara çok görev düşmektedir. Çok mücadele vermemiz gerekiyor.
“