Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, Bingöl’e kuracakları yatırımın detaylarını, “Tarım Dünyası”na anlattı. Yılmaz, Sütaş’ın Bingöl yatırımı ile bölgeye her ay 67 milyon lira gelir sağlanacağını vurguladı.
Bir zamanlar hayvancılığın merkezi konumundaki Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgesi, Türkiye ve Ortadoğu’nun canlı hayvan ve et tedarikçisi konumundayken, bugün bölgeye hayvan ithal ediliyor. Kesimhanelerinde ithal hayvan kesiliyor.
İthalat baskısı nedeniyle Doğu ve Güneydoğu’da yetiştiriciler hayvancılığı bırakıyor. Özellikle 1980’li yıllarda gerileyen hayvancılığı canlandırmak için bugüne kadar verilen destekler, açılan sayısız teşvik paketi ve krediler bölgede hayvancılığı istenen seviyelere taşıyamadı.
Ancak, bugünlerde bölgede umutları yeşertecek yeni bir girişimin heyecanı yaşanıyor. Üç kuşaktır sütçülük yapan Yılmaz ailesinin kurduğu Sütaş, Karacabey’in yanı sıra, Aksaray ve İzmir Tire’den sonra Proje Bazlı Teşvik kapsamında dördüncü entegre tesisini 733 milyon 709 bin liralık yatırımla Bingöl’de gerçekleştirecek.
Yaşanan ekonomik sorunlar nedeniyle yerli ve yabancı yatırımcıların Türkiye’ye yatırım yapmada çekingen davrandıkları, bazı grupların yatırımlarını yurt dışına yönlendirdikleri bir dönemde Türkiye’nin doğusuna, Bingöl’e tarladan sofraya entegre iş modeli ile yatırım gerçekleştirecek olan Sütaş Süt Ürünleri A.Ş, bu yatırım tamamlandığında bölgeye aylık 67 milyon lira düzenli gelir sağlayacak.
Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz’ın deyimi ile bölgenin kaderi değişecek ve Bingöl, süt diyarı olacak. Sütaş Yönetim Kurulu Başkanı Muharrem Yılmaz, süt sektörü ve Sütaş’ın çalışmaları hakkında şu önemli bilgileri paylaştı:
“Çölün ortasında hayvancılık yapılıyorsa, en soğuk iklimlerde oluyorsa bizim de ülkemizin koşullarına uygun olarak bu işi yapmamız lazım. Yapılamaz denileni yapıyoruz. Sadece Bingöl değil, 200-250 kilometre çapındaki tüm bölgeden süt alacağız. Muş ovası var. Erzurum, Erzincan, Diyarbakır, Elazığ, Tunceli, çok geniş bir bölgeye hitap edecek. GAP Bölgesi var. Burada yem bitkileri üretimini artıracak ciddi potansiyel var. Hayvancılığa yönelik yem bitkisi üretimi artacak. Oradaki insanlar kendi bölgesinin sütünden üretilecek yoğurdunu, ayranını, peynirini tüketecek. Bölgenin süt ürünleri kültüründen yararlanarak bölgenin peynirlerini geliştireceğiz. Biz Aksaray’da yatırım yaptığımızda da benzer yaklaşımlar vardı. O günlük Aksaray’da sadece 170 ton süt vardı. Bugün 1200-1300 ton süt var. Aksaray yonca ve diğer yemlerin üretim merkezi oldu. Bingöl de bölgenin süt diyarı olacak.
Bingöl fabrikası, Tire’dekinin aynısı olacak. Fakat orada ilave olarak hayvancılık işletmeleri de olacak. 2020 yılında tamamlanacak tesislerde 1012 kişi istihdam edilecek. Burada 5 bin üretici aile ile çalışacağız. Üretime başladığımızda bölgeye her ay 67 milyon lira düzenli gelir sağlanacak. Günlük 1.063 ton süt üretimi, 600 ton yem üretimi, 80 ton organomineral gübre üretimimiz olacak.
Ayrıca 6.4 megawat elektrik üretimi olacak. İzmir Tire’den farklı olarak burada hayvancılık işletmeleri kuracağız. Bingöl’de 10 bin baş sağmal kapasiteli 5 adet damızlık süt sığırı geliştirme çiftliği, 6 bin 500 baş kapasiteli yetiştirme çiftliği,5 bin baş kapasiteli besi çiftliği olacak. Ayrıca, süt ve besi hayvancılığı teşhis laboratuvarı ve sağlık merkezi, genomik seleksiyon merkezi, embriyo üretim merkezi, genomik boğa yetiştirme merkezi yine bu yatırımın içersinde olacak. Diğer tesislerimizde olduğu gibi 6,4 MWh elektrik üretimi, arıtma tesisi, gübre üretim tesisi olacak. Çiftçiler için bir eğitim çiftliği kuracağız. Bizim tarladan sofraya iş modelimizi Bingöl’de de gerçekleştireceğiz.
İthalat çözüm değil
İthalatın çözüm olmadığını söylemek önemli değil. Herkes bunu biliyor zaten. Herkes öngörebiliyor. Sorunların hızlı çözümü için bazen ithalat bir çözüm olarak gündeme gelebilir. İthalatın da olacağı zamanlar olabilir. Fakat ithalatın artık kalıcı bir politika olmayacağını bilmek lazım. Damızlık hayvanımızı kendimiz üretmemiz ve yanlış giden işleri düzeltmemiz lazım. Tarım konusunda tüm politikalar istikrarlı ve kalıcı olmalı. Yeni sisteme bu amaçla geçildi. Yeni yönetim sisteminin getireceği avantajlar olduğunu ve birçok soruna çözüm olacağını bekliyoruz. Biz Bingöl’e ithal hayvan almayacağız. Kendimiz yetiştireceğiz. Bir hayvan doğumundan süt verir duruma gelmesi için en az 27 ay gerekiyor.
Hayvancılık yapan, bu alana yatırım yapan birsinin 27 ay sonrasını görebilmesi lazım. Yani 27 ay sonrası için öngörüsü olmalı. Ancak o zaman uzmanlaşabiliriz. Önünüzü göremeyince uzmanlaşma da olmuyor. Biraz bitkisel üretim, biraz hayvancılık. Oysa uzmanlaşmak gerekiyor. Besicilikte, süt hayvancılığında uzmanlaşmak gerekiyor. Uzmanlaşma olmayınca insan kaynağı da gelişmiyor. Çünkü hepsinden biraz olunca aslında bir şey olmuyor. Etkin bir üretim ve verimlilikte olmuyor. Uzmanlaşma olursa hızlı ilerlemeler kaydedilir. Oysa, sıkıntılı ekonomik ortamlarda süt ve süt hayvancılığı en önemli ekonomik güç olur. Çünkü süt üretimi bitkisel üretimden hayvancılığa, sanayiden tüketime kadar ekonomiye katkı sağlayan en önemli faaliyettir.
Egelilere Sarı Efe peyniri
Küçük Menderes, bizim zaten süt aldığımız, üreticilerle yıllardan beri çok iyi ilişkilerimizin olduğu bir bölge. Bu bölgeden aldığımız sütü işleyerek yine bu bölgeye süt ve süt ürünleri olarak sunuyoruz. Ege’nin sütünden Ege’nin yoğurdunu, Ege’nin ayranını, peynirini üretiyoruz. Bölgenin ürünlerini tüketicisiyle buluşturduk. Bu fabrikada diğerlerinden farklı olarak çedar peyniri üretimimiz var. Çedar peyniri dünyada talebi, pazarı olan bir ütün. Dünya süt ticaretinde süt tozu ve tereyağı gibi çedar peynirinin de bir yeri var. Eğer dünya ticaretinde yer almak istiyorsanız bu ürünü de üretmeli ve pazara sunmalısınız.
Biz bu fabrikadaki kapasitemizle buna hazırız. Çedar ithal edilen bir peynir çeşidi ve biz ithal ikamesi olarak çedar üretiyoruz. Yani hem ithalatın önünü kesiyoruz hem de ihracat yapıyoruz. Daha değerli ürün olarak ihraç ediyoruz. Süt tozu yerine çedar ihraç etsek bu daha katma değerli olur. Bu tesislerde ihracata yönelik olarak sarı peynirler, kaşar üretiyoruz. Bu bölge için “sarı efe” peyniri için çalışmalarımız devam ediyor. Yine burada süzme serisi olarak süzme beyaz peynirimiz bir kategori haline geldi. Meyveli yoğurt pazarı gelişiyor. Burada meyveli yoğurt üretiyoruz. Karacabey’deki üretimimizin iki katı büyüklüğünde burada meyveli yoğurt üretimi var.
Çıkış yolu tarımda
Bu sıkıntılı günlerde tarımın önemini daha iyi anlamamız ve anlatmamız gerekiyor. Türkiye’nin bu zenginlikten yararlanması lazım. Sahip olduğumuz en değerli kaynaklarımız güneş, toprak ve su. Bu kaynaklar tarımsal faaliyetle büyük bir zenginliğe, katma değere dönüşüyor. Bu zor zamanda çıkış yolu aranıyor, bu yollardan biri tarımdır. Bizim yaptığımız iş budur. Bu kaynakları kullanarak üretim yapıyoruz ama aynı zamanda kaynakları geri döndürecek sistemi kurduk. Elektriğini üreten, gübresini üreten ve tekrar doğaya kazandıran bir yapı bu. Süt üretirken kullandığımız tüm kaynakları geri çeviriyoruz ve doğaya kazandırıyoruz. Mısır üretirken güneşten yararlanıyorsunuz, suyu kullanıyorsunuz,gübre kullanıyorsunuz. Hayvana yedirip süt elde ediyorsunuz.
Biz işletmelerimizdeki entegre iş modeli ile kullandıklarımızı tekrar geri kazandırıyoruz. Yani enerji üretiyoruz, Gübre üreterek doğaya geri veriyoruz. Suyu arıtarak temiz su veriyoruz. Doğadan ne kullandıysak bunu geri verecek sistemimiz var. Bu tesiste 10 milyon ağaçlık sera gazı emilimi etkisi yaratacak bir iş yapıyoruz. Bunu büyütmemiz lazım. Ayrıca insanı dönüştürüyoruz. Bu kurumda çalışan insanlar gelişiyor. Dünya ile rekabet edecek güce erişiyorlar.
Yeni sistem çözüm getirebilir
Sağlık ve Gıda Kurulu, bakanlık yeni bir sitem var. Sayın Cumhurbaşkanımızın bu katkısı çok değerli. Tarım Bakanlığı, kurullar ile daha etkin bir tarım yönetimi olabilir. Mevzuat konusunda önemli adımlar atıldı. Türkiye olarak bilgi seviyesi bakımından bu sektörde çok iyi durumdayız. Sanayi olarak, hayvancılıkta üretimimiz çok gelişi. Bu yeni sistemle çok hızlı yol alabiliriz. Mevcut potansiyelimizi, kaynaklarımızı katma değere dönüştürebiliriz. Ekonomik olarak bu sıkıntılı günlerden çıkmak için tarım en önemli fırsat. Bu fırsatı kaçırmamalıyız.
Yemde zorlama yok
Birlikte çalıştığımız çiftçilere, üreticilere biz yemde bir alternatif sunuyoruz. Yemimizi alacaksınız diye bir zorlama yok. Bir mecburiyet yok. Emsalleriyle karşılaştır diyoruz. Bu daha iyiyse, verimliliği daha çok artırıyorsa bunu kullan diyoruz. Çünkü birlikte üretim yapıyoruz. Biz üreticilerimize bir seçenek sunuyoruz. Aldığımız sonuçlar çok iyi. Bu nedenle süt kalitemiz çok iyi. Çünkü yem kalitesi doğrudan süte yansıyor. Yani yemimi almazsan şunu yaparım, bunu yaparım yok. Tamamen gönüllülük esası var. Yemci de, sütçüde hepimiz aynı gemideyiz. Yem üretim maliyeti artıyor. Biz bunu fiyatlara yansıtmamaya çalışıyoruz. Tabi hammadde ithal ediliyor. Dövizdeki artış olumsuz etkiliyor. Hammaddeyi kendimiz üretirsek bu etkilenme daha az olur”
Rakamlarla Sütaş
Toplam yatırım tutarı 720 milyon dolar
2017 cirosu 2,6 milyar TL
Süt aldığı çiftçi aile sayısı 27 bin 500
Doğrudan istihdam 4 bin 711
Her 10 hanenin 8’inde Sütaş ürünü tüketiliyor
2020 Sütaş Bingöl Entegre Tesisi
1.012 kişilik istihdam
5.000 üretici aile
Bölgeye her ay 67 milyon TL düzenli gelir
1.063 ton/gün süt üretimi
600 ton/gün yem üretimi
80 ton/gün organomineral gübre üretimi
6,4 MWh elektrik üretimi
Eğitim çiftliği
10.000 baş sağmal kapasiteli 5 adet damızlık süt sığırı geliştirme çiftliği
6.500 baş kapasiteli yetiştirme çiftliği
5.000 baş kapasiteli besi çiftliği
Süt ve besi hayvancılığı teşhis laboratuvarı ve sağlık merkezi
Genomik seleksiyon merkezi
Embriyo üretim merkezi
Genomik boğa yetiştirme merkezi.