Özel Medicabil Hastanesi’nden Cildiye Uzmanı Uzm. Dr. Aycan Özden Sezgin, güneş yanıklarına karşı uyarırken, “Güneş ışınlarına karşı gerekli önlemler alınmadığında kısa süreçte sıcak çarpması, tansiyon yükselmesi yaşanabileceği gibi, uzun dönemde de deri kanseri gelişme riskini arttırmış olabilirsiniz” dedi.
Sağlımız için gerekli olan D vitaminin en sağlam ve güvenilir kaynağı güneştir. Ancak hava kirliliği, sera gazları gibi birçok nedenden dolayı ozon tabakasında incelme meydana gelmiştir ve dünya artık eskisi kadar güneş ışınlarından bizleri koruyamamaktadır. Güneşteki zararlı ışınlar, tedbir alınmadığında tehlikelere davetiye çıkartıyor.
Güneşin zararlı etkileri ve alınması gereken tedbirler konusunda açıklama yapan Özel Medicabil Hastanesi’nden Cildiye Uzmanı Uzm. Dr. Aycan Özden Sezgin,“Özellikle güneş ışınlarının en dik açıyla yeryüzüne ulaştığı 11:00 ve 15:00 saatleri arasında güneşten korunmak daha da önem taşımaktadır. Geniş şapka, gözlük ve giysiler kullanmak güneşten korunmak anlamında ilk koruyucu bariyer olmalıdır. Ancak seçilecek giysilerin veya mayoların ultraviyole koruma özelliği olması gerekir. Yoksa açık renk pamuklu sıradan bir t-shirt sadece 10-15 SPF koruyuculu bir krem kadar bizi koruyabilir. Bu koruma yazın yeterli düzeyde olmayacaktır. Bu ekipmanların kullanılması dışında kişinin deri tipine uygun bir güneş koruyucu kullanması çok önemlidir” şeklinde konuştu.
İLK MÜDAHALE NASIL GERÇEKLEŞTİRİLMELİ?
Özel Medicabil Hastanesi’nden Cildiye Uzmanı Uzm. Dr. Aycan Özden Sezgin, güneş yanıklarına müdahale hakkında da bilgi verirken, “Öncelikle güneşe maruziyetin tamamen kesilmesi gerekir. Eğer yanık alanı vücudun sınırlı bir bölgesiyse ve açık deri alanı veya su toplaması olmaksızın sadece kızarıklık varsa, epitelizan dediğimiz deri iyileşme sürecini destekleyen krem-losyon formunda ürünlerin kullanımı yeterli olabilir. Ancak geniş vücut alanları tutulmuş, açık deri alanları gözlenen, su toplaması olmuş yanıklar ve özellikle riskli hastalar örneğin bebek, küçük yaşta çocuklar, gebeler, kronik hastalığı olanlar, yaşlılar vb. bu durumda mutlaka bir dermatoloğun muayenesi ve önerileri doğrultusunda tedavi düzenlenmelidir. Bu durumlarda deri bütünlüğü bozulduğundan sıvı kaybı ve derinin enfeksiyon oluşma ihtimali artmaktadır. Gerekli durumlarda damardan sıvı takviyesi, antibiyotik tedavileri, yara örtüleri, ağrı kesiciler tedaviye eklenebilir” ifadelerine yer verdi.
KORUYUCU KREMLER ZARARLI IŞINLARI TAMAMEN ENGELLEMEZ
Güneşin vücudumuzun D vitamini ihtiyacının karşılanmasında çok önemli olduğunu vurgulayan Uzm. Dr. Sezgin, bunda da dikkatli olunması gerektiğini söylerken şu uyarılarda bulundu: “Vücudumuzun D vitamini üretmesinden UVB ışını sorumludur. Ülkemiz için konuşursak yazın UVB ışınına özellikle 12:00-14:00 saatleri arasında, vücudumuzun yüz hariç %10 luk bir alanının 10 dakika maruz kalması D vitamini üretimi için yeterlidir. Bunun haftada 2-3 kez tekrarlanması vücudun ihtiyacını karşılamaya yetecektir. Ancak saçlı deri ve yüz alanının dışındaki vücut alanlarının tercih edilmesi bu alanların şapka ve güneş koruyucu kullanılarak yine de korunmaya devam edilmesi önemlidir. Aksi taktirde kısa süreçte sıcak çarpması, tansiyon yükselmesi yaşanabileceği gibi uzun dönemde de deri kanseri gelişme riskini çok arttırmış olabilirsiniz. Ayrıca güneş koruyucu sürülünce UV tamamen engellenmiş olmamaktadır. Yani biz ne kadar korunmaya çalışsak da azalmış da olsa UVmaruziyeti ve böylece de D vitamini üretimi devam etmektedir”
BEBEKLER GÜNEŞLE DİREKT TEMAS ETMEMELİ
Çocuklar ile hamilelerin de güneşten korunması gerektiğini hatırlatan Dr. Sezgin, “6 aydan küçük bebeklerin direkt güneş ışınına maruz kalması zaten uygun değildir. 6 aydan büyük bebekler, küçük çocuklar ve gebelerin fiziksel filtreli güneş koruyucular kullanması gerekmektedir. Fiziksel filtreler deri yüzeyini bariyer gibi sararak UV ışınlarını yansıtarak ve dağıtarak etkinlik gösterirler. Kimyasal filtreler ise UV ışınını emerek ve etkileşime girerek etkinlik gösterir. Bu nedenle non-toksik olan fiziksel filtreler bebek, çocuk ve gebelerde ilk tercih olmalıdır. Buna rağmen güneşten hem sıcak hem yanık anlamında daha kısa sürede etkilenecekleri için güneşte çok daha kısa süre kalmalılar” dedi.
GÜNEŞ KREMLERİNE DİKKAT!
Özel Medicabil Hastanesi’nden Dr. Sezgin, plajlarda özellikle güneşlenirken nelere dikkat edilmesi, güneşlenme sonrasında neler yapılması gerektiği, ciltte oluşan güneş lekelerine nasıl önlem alınabileceği ve lekelerden kurtulmak için bitkisel çözüm aramanın doğru olup olmadığı ile ilgili değerlendirmelerde bulunurken de şunları söyledi:
“Özellikle güneş ışınlarının en dik açıyla yeryüzüne ulaştığı 11:00 ve 15:00 saatleri arasında güneşte uzun süre kalmamaya dikkat edilmelidir. Bu saatler arasında vücudun D vitamini ihtiyacı için baş ve yüz korunarak 10 dakikalık bir güneş banyosu sonrasında korunmaya devam edilmelidir. Geniş şapka, UV korumalı güneş gözlüğü ve giysiler kullanmak, kişinin deri tipine uygun bir güneş koruyucu kullanması çok önemlidir. Plajda, havuz kenarında gölgede olmaya dikkat edilmeli ancak bu tedbirin güneş ışınlarının en fazla yarısından bizi koruyabileceği ve yerden yansıyan ışınların hala etkisinin devam ettiği de unutulmamalıdır. Güneş koruyucu kullanırken hem UVA hem UVB korumalı olmasına, SPF değerinin yazın özellikle 50 faktör olmasına, güneşe maruz kalmadan en az 15-20 dakika önce sürülmesine ve güneşe maruziyet devam ettikçe 2,5-3 saatte bir ve deniz-havuz kullanımı sonrasında güneş koruyucunun tekrarlanmasına dikkat edilmelidir”
LEKE TEDAVİSİNDE BİTKİSEL ÇÖZÜM ARAMAK DOĞRU DEĞİL
Güneşlenme sonrasında güneş koruyucular mutlaka deriden temizlenmesi gerektiğini belirten Dr. Sezgin, şöyle devam etti: “Özellikle yüzde makyaj temizleme mendili veya makyaj temizleme sütü, yağı, misellar su kullanarak pamukla silindikten sonra deri tipine uygun temizleyici ile yıkanmalıdır. Aksi halde deride güneş koruyucu kalıntıları sivilce oluşumunu başlatabilir, mevcut olanı arttırabilir, isiliği tetikleyebilir. Güneşin kurutucu etkisi olduğundan güneş banyosu sonrası derinin kaybettiği nemi geri kazandırmak için uygun nemlendirici kullanılması gereklidir.
Deri lekelenmesini tetikleyici birçok risk faktörü bulunmaktadır. Güneş bunların arasında en önemli neden olsa da gebelik, hormonal hastalıklar, bazı ilaçlar (örneğin doğum kontrol hapları, antibiyotikler, ağrı kesiciler vb.), bazı besinler (örneğin: havuç, incir, limon vb.) de leke tetikleyici faktörler arasındadır. Güneşten korunmak lekelenmeyi önlemek için çok önemlidir.
UV korumalı giysi, güneş gözlüğü, şapka kullanımının yanı sıra güneş koruyucu krem kullanımına da bu nedenle dikkat etmek gerekir. Leke tedavisinde bitkisel çözüm aramak kesinlikle doğru değildir tam tersine bunların bilinçsizce kullanımı lekenin başlamasına veya artmasına neden olabilir. ‘Fitofotodermatit’ adı verilen bitkiyle temas eden deri alanlarının ardından güneş de görmesiyle oluşan kahverengi kırmızı lekelerle seyreden bir dermatit çeşidi bulunmaktadır. Bu nedenle hastalar leke varlığında evde kendileri tedavi yapmaya çalışmak yerine bir dermatoloğa başvurmalıdırlar”