15 Temmuz 2016; Fethullah Gülen örgütüne bağlı askerler tarafından ülkemizde darbe teşebbüsü oluyor. 17 Temmuz’da da gazetelerde okuyoruz. 2 bin 745 hakim ve savcı açığa alınıyor. 140 yargıtay ile 48 danıştay üyesi gözaltına alınıyor, 5 HSYK üyesi üyelikten çıkarılıyor. AYM’nin bir üyesi gözaltına alınıyor. Bir günde hemen bunları nasıl tespit ettiniz? 19 Temmuz gazeteleri; 7 bin 795 polis açığa alınıyor. Bunların 3 bin 21’i polis amiri, 4 bin 774’ü polis. Daha sonra 50 bin memur açığa alınıyor. Milli Eğitim Bakanlığı’nda öğretmen depremi yaşanıyor. 21 bin eğitimci açığa alınıyor. 626 özel okul kapatılıyor.
Şimdi sormak lazım, bu kadar kısa zamanda bunların pek çoğunun Gülen Cemaatinden olduğunu nasıl tespit ettiniz de açığa ve gözaltına alıyorsunuz? Özellikle Milli Eğitim Bakanlığı’nda, hükümet olarak eğer daha önce tespitleriniz varsa neden o zaman tedbirinizi almadınız, bu memurlar hakkında yasal işlem başlatmadınız?
Açığa alınan bu memurların suçları, bağımsız ve adil yargılama ile ortaya çıkacaktır ama öyle bir yargı teşkilatımız kaldı mı? Açığa alınan bu memurlar, anayasa ve hukuk devletine bağlılıktan çok cemaate bağlıymışlar da bunlar generalliğe kadar terfi edebiliyorlarsa, yüksek yargıç ve savcı olabiliyorlarsa, bunları sağlayanlar kimlerdir?
Bu devlette 14 yıldır liyakata göre değil, itaate göre, cemaate göre, mezhep ve tarikatlara göre kadroların doldurulmasıdır bu sonuç. Devletin sağlam kurumlarla ayakta durabileceğinin farkında olmayan bir yönetim anlayışı bizi bu günlere getirmiştir.
Bu darbeye kalkışan subaylar nasıl terfi ettirildi? Önlerine Balyoz, Ergenekon vs davalar konularak, gerçek vatansever, Atatürkçü, laik, cemaat için değil vatan için ölmeyi göze alan subaylar tasfiye edilerek, bu davaların savcısı olanlar tarafından terfi ettirilmedi mi?
O hakkı yenen, hapishanelerde çürütülen, darbeci diye suçlanan, ordudan tasfiye edilen, kumpaslara maruz kalan, alçaklıklara kurban giden, hayatları karartılan Atatürkçü subaylardan özür dilenmelidir.
İki yıldan fazla hapishanede hayatı karartılan eski Genel Kurmay Başkanımız İlker Başbuğ’un, terörist Gülen Cemaatinin faaliyetlerini rapor ettiği fakat hiçbir girişimde bulunulmadığı meydana çıkmıştır.
Eski askeri savcı emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, Nisan ayındaki röportajında, ordudaki Fethullahçıları anlatmış ve “Fethullah Gülen’in emriyle F-16’larımız kalkacak” denildiğinde de cemaate karşı hükümetçe hiçbir eylem yapılmamıştır.
Anayasayı askıya alanlar, ‘meclis işlemini yitirmiştir’ diyenler, şimdi OHAL’i 346 oyla meclisten geçirdiler. OHAL’in anayasamızdaki ifadesi, ‘temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması’dır. CHP, darbe ve darbecilere karşı çıkartılacak her türlü yasal düzenlemeyi destekleyeceğini ilan etmiştir. Darbeye karşı hükümetin yanında olduğunu bildirmiştir. OHAL, meclisi by pass anlamına gelir ki, buda demokrasinin askıya alınmasıdır.
Atatürk bu ülkenin kurtuluşunu meclis ile yaptı. Meclisine güvendi. Bu kritik dönemde de her konu mecliste görüşülerek çözümlenmelidir. Demokrasi bunu gerektirir.