Cumhurbaşkanı Erdoğan, ABD’li boksör M. Ali’nin cenazesine katılmak için ABD’ye gitti. Refakatçileri; Gençlik ve Spor Bakanı A. Çağatay Kılıç, Enerji Bakanı damadı Berat Albayrak ve Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez ile torunu. Bir nevi aile boyu gezi oldu. Diğer deyimle çaylar şirketten, masraflar devletten. Devletin bu gezi için harcadığı para 2 milyon lira. Yazık değil mi bu fakir ülkenin parasına. Bu para kişisel ihtiras için harcanan para. Bu gezi kişisel işler olduğuna göre, yapılan masrafta kişisel bütçeden karşılanmalıdır ve bu masrafı Erdoğan cebinden karşılamalıdır. Ölen resmi devlet adamı değil, Türkiye resmi törene katılmıyor. Öyleyse neden bu masraf cepten değil de devlet bütçesinden karşılanıyor?
Cumhurbaşkanı 14 yıldır M. Ali’yi ağzına aldı mı? Ali, Türkiye’yi ağzına aldı mı? Yok. Tanışıklıkları, arkadaşlıkları, dostlukları var mı? Yok. Öyleyse bu sevgi nereden çıktı da cenazeye katılma ihtiyacı doğdu. Dünyada tanınmış sporcuların her birinin cenazesine Erdoğan katılacak mı? 93 yıllık cumhuriyet tarihinde böyle bir katılım gerçekleşti mi? Hayır. Başka devlet başkanları katıldı mı? Hayır. Geziye katılan Spor Bakanı, olimpiyatların Türkiye’de yapılmasını mı sağladı? Hayır. Enerji Bakanı, Türkiye’nin enerji sorununu ABD’de mi çözmeye gitti. Hayır. Torun da cenazeye katılacak mıydı? Hayır. Öyleyse ne işiniz var sizin ABD’de?
Bu gezide bir amaç vardı. Erdoğan cenazede konuşacak ve şov yapacaktı. Nasıl olsa kendisinden başka cenazeye katılan devlet başkanı yoktu. AKP’lilere göre ‘Asrın dünya lideriydi’. Böyle bir insan konuşmayacaksa kim konuşacaktı. Ancak şoklar arka arkaya geldi. Kendisi devlet başkanıydı, özel gezi de olsa gittiği devlet tarafından resmi karşılama olurdu ama resmi karşılama yapılmadı. (Hoş resmi ABD gezisinde de resmi karşılama olmamıştı da kendisini Başbakan ve Bakanlar ile bürokratlar karşılamıştı.) sonra cenaze defin işlerinden sorumlu şirket ‘Konuşma yapamazsın’ dedi. “Sen Türkiye’de gelmesine sebep olduğun şehit cenazelerinde konuş ve şov yap, yetmezse her zaman olduğu gibi muhtarları topla onlarla şov yap” dedi. Halbuki cenazede iki rahip, iki haham ve hatta budistler bile konuşma yaptı. Sonra tabutun üzerine Kabe örtüsünden parça koymak isteği reddedildi, aileye verilmek için getirdiği hediyeleri Erdoğan’ın, M. Ali Merkezi’nde 15 dakika beklediği halde kimseye vermemesi, DİB Mehmet Görmez’in cenazede dua okuması isteğinin reddedilmesi, Erdoğan’ın cenaze namazı sonrası defin merasimini beklemeden Türkiye’ye dönmesine sebep oldu.
Defin şirketi Erdoğan’ı bir dünya lideri olarak değil, imajı sorunlu bir Türkiye lideri olarak gördüğünü ortaya koymuş oldu. Belki şirket, ABD ulusal güvenliğine tehdit sayılan Reza Zarrab gibi bir kişiyle ilişkilendirmiş bir lider olarak ta değerlendirmiş olabilir. Zira 17-25 Aralık raporları ellerinde.
Türkiye Cumhuriyeti’nin ve cumhurbaşkanının bu duruma düşürülmesinin sorumlusu, ya saray bürokratlarıdır yada dışişleri bürokratlarıdır. Ülkemize yazık edilmiştir. 78 milyonluk ülkemiz ayaklar altına alınmış, refüze edilmiştir. Bu olay, Türkiye’nin dünyadaki yerini tartışılır hale getirmiştir.
Neticede bu gezi tam bir skandaldır. Ülkemize bunu yaşatanlara yazıklar olsun. Erdoğan’a da herhalde bu bir ders olur.