Hürriyet Gazetesi, 13 Aralık 2014 tarihinde Diyanet İşleri Başkanlığı’na alınan bir milyon liralık makam aracını haber yapmıştı. Diyanet İşleri Başkanlığı da bu haberden dolayı aracın vakıftan değil bütçeden 322 bin liraya alındığını açıklamıştı. Türkiye Diyanet Vakfı da, Diyanet İşleri Bşk. Mehmet Görmez’in kişilik haklarına saldırı iddiası ile Hürriyet’e 10 bin liralık tazminat davası açmıştı. Mahkemeye ulaşan 11 Kasım 2014 tarihli Devlet Malzeme Ofisi faturasına göre aracın toplam değerinin 931 bin 306 lira 74 kuruş olduğu ortaya çıkmıştı. Vakfın dava talebi Ankara 9 Asliye Hukuk Mahkemesince reddedildi. Hâkim “Bir kamu görevlisine bu kadar pahalı araba alınması haber yapılmış, gerekçemde açıklayacağım” dedi.
Bu ülkede her şeyi ile doğruluğun önderi olması gereken Diyanet İşleri Başkanlığı bile yalan söylerse bu ülkede her şeyin çivisinin çıktığının ispatıdır. Büyük bir şairimiz vardı. Namık Kemal ne demişti; “Yiyin beyler yiyin, aksırıncaya, tıksırıncaya kadar yiyin” Şairimiz ne kadar haklıymış artık devleti yönetenlerde utanmada kalmamış.
Değerli yalnızlık
Düşük profilli taze başbakanımız Binali bey, ‘dostlarımızın sayısını arttıracağız düşmanlarımızın sayısının azaltacağız’ buyurmuşlar. Cumhurbaşkanlığı sözcüsü İbrahim Kalın ne demişti Türkiye için, ‘Değerli yalnızlık’ ve ‘Düşmanlarımızın çokluğu dostlarımızın azlığı bizi bozmaz’ demişti. Ne oldu şimdi?
Binali bey Cumhurbaşkanlığı sözcüsü ile hemen ters düştün. Aman kendine dikkat et, sözlerinde de hareketlerinde de dikkatli olmalısın yoksa benden söylemesi “İnali” olursun.
Özgül ağırlığın vardı ne oldu ona
Eski Meclis Bşk., Başbakan Yrd. Bülent Arınç, konuşma yapacağı üniversite programı iptal edilmesi ile konuşma yapamadı. Üstelik programı düzenleyende davet edende üniversite. Emir yâda tüyo nereden geldi de Arınç konuşturulmadı. Arınç buna çok içerledi. “Omuz omuza mücadele verdiğimiz insanlar artık bugün saf değiştiriyor, güç sarhoşluğuyla yasakçılık oynuyor ve omuz atıyorlarsa o halde özgürlüklere müdahaleyi müdahale sebebi sayar ve bunun icabını yaparız. Bu susturma çabaları gerçekleri duymayı istememek ve duyulmasının engellemek kaygısıyla açıklanabilir” diyor.
Günaydın Bülent Arınç Bey, bu ülkede özgürlük mü kaldı? Gerçekler senin zamanında da engelleniyordu, bu günde engelleniyor. Hani senin bir özgül ağırlığın vardı ne oldu ona? Yeteri kadar kullanıldın, posanı çıkardılar. Yol arkadaşının artık seni terk ettiğini anlaman lazım. Artık sana ihtiyacı kalmadı.
CÜBBELİ AHMET HOCA
Bu ülkede ağzı bal yapan parsayı kapıyor. Bunlardan biride Cübbeli Ahmet Hoca. Dini bilgisi de yok ama laf çok, mürit çok. Kızı bile babasının dinen haram dediği gelinliği düğününde giyiyor. Babasının söylediklerine inanmıyor. İtibarı zedelendi mi hiç zannetmiyorum. Jet ski ile kadınları gezdirdi, müritleri arttı. Cezaevine girdi itibarı yükseldi, kasetleri çıktı vaazlarına ilgi çoğaldı.
İslami siyasette ve cemaatlerde aşk, meşk, seks kaseti, yolsuzluk, hırsızlık hiç ama hiç sorun olmuyor. Yeter ki altında tayt, başında türban ama saçlar görünmesin, alnında bant alsana İslami şart. Dinimizin yasakladığı diğer şeyler serbest istediğin gibi yap ve yaşa.