Anayasa (AY) uzlaşma komisyonu 4 Şubat’ta toplandı. 2. toplantısını 10 Şubat 2016’da yaptı. Yeni bir AY yapılabilmesi için o ülkede devrim yapılmış olur, mevcut AY rafa kaldırılır, yeni AY içinde kurucu meclis oluşturulur ve devlet kurtuluş savaşı gibi bir savaştan çıkar ve yeni AY yapma gereği duyulur.
Bizim ülkemizde bunlar olmadığına göre yeni AY yapmak söz konusu olamaz. Mevcut AY’mızda kendini yok edecek, yeni AY yapılacak maddeleri de yok. Vekilleri de mevcut AY’ya göre seçilmişler ve görev yapmaktadırlar.
AY uzlaşma komisyonu sadece mevcut AY’nın bazı maddelerini değiştirme çalışması yapabilir. Eğer Cumhurbaşkanı ve Başbakan Türkiye’yi rejim değişikliğine götürecek başkanlık sisteminde dayatırlarsa, uzlaşma komisyonu kaç ay çalışırsa çalışsınlar havanda su döverler sonrada dağılırlar.
Türkiye mevcut AY’da bulunan darbe AY’sı maddelerini değiştirmelidir. Yeni AY’da kuvvet ayrılığı sağlanmalıdır. Seçim yasası değiştirilmelidir. Seçim barajı düşürülmelidir. Partiler yasası da değiştirilmelidir. Hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı sağlanmalıdır. Yasama yürütmeyi denetleyebilmelidir. İfade ve basın özgürlüğü ileri demokrasilerdeki noktaya getirilmelidir. Mevcut AY’da “Basın hürdür sansür edilemez” deniyor da, tatbikatta gerçekten basın özgürlüğü ülkemizde olduğu söylenebilir mi? AY’mızda kuvvetler ayrılığı varda gerçekte kuvvetler ayrılığı var mı?
Şu anda Cumhurbaşkanı (CB) ve Başbakan (BB) başkanlık için bastırıyorlar da ortada başkanlık mı, yarı başkanlık mı, Türk tipi başkanlık mı, partili Cumhurbaşkanı mı, ne istediği belli değil. CB şu anda milletin kafasına başkanlığı sokmak peşinde, sonrada kokusunu çıkarırız diye düşünüyor. Şu anda AKP yetkilileri CB’nın ağzına bakıyorlar. Düşünme, anlama, algılama, geleceği düşünme yok. O ne derse onun sözlerinin arkasından gidiyorlar. Başkanlık sistemi getirilirse 1000 tane yasanın değişmesi lazım. 1000 tane yasa değiştirilene kadar yönetmeliklerle ülke yönetilmek isteniyor. Bunu istediklerine göre, adını koyamadıkları diktatörlüğü istiyorlar demektir.
CB ve BB kendi şahsı için değil, çift başlılığın ortadan kaldırmak için başkanlığı öneriyorlar ki çift başlılığı Erdoğan çıkarıyor. Sebebi de şahsi ihtiralarından kaynaklanıyor. “Seçimle geldiğini” ifade ediyor. Halk Cumhurbaşkanı olmak için oy verdi. CB sınırları içinde icraat yürütmelidir. Her türlü sorumlulukta Başbakana aittir. İcraatlarda Cumhurbaşkanın da hiçbir sorumluluğu yoktur.
Türk tipi başkanlık ve partili Cumhurbaşkanı modelinde Erdoğan değil de bir başkası o koltukta oturursa acaba AKP’li seçmen oy verir mi? Akif Beki bu konuda köşe yazısında bu konuda bir örnek vermiş diyor ki:
“Türkiye’ye Partili CB sistemi gelmiş, seçime gidiliyor ve sandıktan Kemal Kılıçdaroğlu çıkıyor. Bir gün Beştepe’de MGK’yı topluyor. Ertesi gün Beştepe’de kabineye başkanlık yapıyor. Sonraki gün CHP Genel Merkezinde Parti Meclisi toplantısını yönetiyor. Bütün makamlar onda birleşiyor. Aynı anda hem devlet başkanı hem de hükümet başkanı, hem de parti genel başkanı. Yeni sistemin kuvvetler ayrılığı yerine kuvvetler uyumuna dayandığını da farz edin, üstüne partili CB hükümet ve partinin başkanı yanı sıra yargının da başı haline geliyor. Böyle bir diktatör yönetimine ne dersiniz Sayın AKP seçmeni? Oy verir misiniz? Gıdaların birleştiği böyle bir aşureye kaşık sallanabilir mi?
Partili CB’nı kim denetleyecek? Süper yetkilerine karşılık kime karşı nasıl sorumlu olacak? Sadece 5 yılda bir sandıkta halka karşı ve ahrette Allah’a mı hesap verecek? Yürütme ve yargının başı olmanın yanında yasama organı meclise de hükmedecek mi? Meclisi fesih edip yasalar yerine yönetmeliklerle mi ülkeyi yönetecek? Herhalde yasamada elinin altında olmalı ki “Zavallı Obama” olmasın.
AKP’ye oy verenler, Erdoğan dışında başka bir partinin başkanın bu yetkilerle donatılmasını ister misiniz? Yoksa “Böyle yönetim tam bir diktatörlük” der kaçar mısınız?