Yaşar Nuri Öztürk, Türkiye’nin yetiştirdiği en büyük ilahiyat profesörlerinin herhalde ilkidir. Ne kadar güzel bir sözü var. Bütün siyasetçilerin kulağına küpe olması lazım. Sayın hocam şöyle ifade etmişler; “İman, vicdan ve aklın yerini inat ve siyasi menfaat aldığı zaman insan, insan olmaktan çıkıyor, çok deni (alçak, kötü, kişiliksiz) bir hayvana dönüşüyor” Maalesef üzülerek ifade ederim ki bu tipli siyasetçiler ülkemizde çok ve ülkemize hizmet ettiklerini zannediyorlar, aksine en büyük kötülüğü hem ülkemize hem de kendilerine yapıyorlar.
Hafıza-ı beşer misyon ile maluldür. Yani insan hafızasının eksikliği unutmaktır. Doğrudur da. Hükümet Gülen cemaatine öyle bir yüklendi ki, yapılan yolsuzluk ve rüşveti “hükümetimize darbe yapılıyor” diye lehine çevirdi. Bunda en büyük payda muhalefet partilerinin basiretsizliği, olayların üzerine yeteri kadar gitmemeleri, halkı aydınlatmamalarıdır.
17 Aralık 2013 yolsuzluklarının açıklanmasının ardından Fehmi Koru, zamanın Başbakanı Erdoğan ve Cumhurbaşkanı Gül ile görüşüyor, sonrada Pensilvanya’ya giderek F. Gülen ile görüşüyor. Taraflara birbirlerinin mesajlarını iletiyor. Fehmi Koru, Hükümet ile Gülen arasında arabulucu oluyor. Arabulucu ile istenilen, yolsuzluklar, rüşvetler açığa çıkmasın, cemaatte işlerine devam etsin. F. Gülen kendisini çok güçlü görüyor. Saldırıya devam ediyor.
17 Aralık F. Gülen’in hükümete ilk saldırısı oluyor. Eğer 25 Aralık hareketi yapılmasaydı, Hükümet ile Gülen bu devleti bal gibi bir koalisyonla yönetmeye devam edeceklerdi. Abdullah Gül tapeler ortaya saçılınca F. Gülen’e çok kızıyor ve tapelere inanmıyor. Bakmayın siz Erdoğan’ın Gül’ü çerez gibi yediğine. Gül, Erdoğan’ın en büyük hayranı ve vazgeçemediği, üzerine toz kondurmadığı kişidir. Bu AKP sempatizanların o günlerde söylediği “söz”, paraları çuvallarla sırtlarında taşıdıklarını görsem yine inanmam dediği gibi, Gül’de bu asrın soygununa inanmayanlardan.
Gül’ün tapelere inanmadığını kabul etsek acaba bir banka müdürünün evinden çıkan ayakkabı kutularına doldurulmuş milyon dolarlara da mı inanmadı?
Bir Bakanının oğlunun evinin içinden çıkan para kasalarına ve içinden çıkan paralara da mı inanmadı?
Bir Bakanın 700 bin liralık saatine (asgari ücretli bu paraya 5.8 sene çalışıyor) de mi inanmadı?
Bir Bakana giden elbiselerin ceplerindeki paralara, hediye çikolata kutuları içindeki dolarlara damı inanmadı?
İmar planlarının değiştirilmesine karşılık hükümet yanlısı vakıflara, müteahhitlere büyük bağışlarda bulunmalarına damı inanmadı?
Bu Bakanlar şimdi nerede merak ediyorum. Gül bu rezilliklere inanmamış, bende Gül’e inanmadığına inanmıyorum.
Hükümet 17 Aralık ve devamına “Hükümete darbe girişimidir” diyor. Bunu biz 78 milyon insana ezberletmeye devam ediyor. Cemaatle kavga ederek iddialarının üstünü örtmeyi meşru kılmak istiyor. Bizler, ‘iyi de bu ayakkabı kutuları, bu saatler, bu evdeki kasalar ve içindeki paralar, çikolata kutuları vs. ne oluyor’ diye sorunca da “Darbeci” oluyoruz. Bizim darbe yapmak için askerimiz, tankımız, topumuz, otoritemiz yok ki nasıl darbe yapalım?
Bizim sadece yolsuzluk ve rüşvetlerin unutulmaması için kalemimiz var. Kalemle de darbe yapılmaz.