7 Haziran seçimleri, partilerin eşit şartlarda yarıştığı bir seçim olmadı. İktidar partisi AKP, devletin bütün olanaklarını kullandı. 81 vali, 900 kaymakam parti organı gibi çalıştı. Milli Eğitim Müdürleri, öğretmenler, öğrenciler talimatla seçim meydanlarına gönderildi. Taşeronlar, işçilerine ‘AKP seçim alanına gitmezseniz işten kovarım’ dedi. Yargı zaten ellerinde. TRT AKP’nin borazanı olarak görev yaptı. Havuz medyası, tekmil görsel TV kanalları AKP için çalıştı. Camilerde propaganda yaptılar. Tabi bunlar yetmedi, yetmezdi de. Durumun vahametini gören cumhurbaşkanı, açılış törenleri adı altında, seçim yasakları başlayınca da halkla buluşma adı altında meydanlara indi. AKP propagandası yaptı.
Cumhurbaşkanı seçildiğinde, vatanın ve milletin bütünlüğü ve tarafsızlık üzerine yemin etmişti. Dini bütün olarak seçilen cumhurbaşkanının, namus ve şeref üzerine yemin edip seçim meydanlarında AKP’ye 400 vekil istemesi, ‘Ettiğim yeminin benim için önemi yoktur. Benim için iktidarda kalmak, kaçak sarayda yaşamak önemlidir’ mi diyor.
Camiye, okula, kışlaya siyaset girmemeli düsturu da yok edildi. Cami içinde ve çıkışında AKP’liler tarafından propaganda yapıldı. Bunlar yetmezmiş gibi cumhurbaşkanı, seçim meydanlarında kutsal kitabımız Kur’an-ı Kerim’i de kullandı. Din tarihimizde Muaviye, Hz. Ali’nin askerlerine yenileceğini anlayınca, kendi askerlerinin mızraklarına Kur’an-ı Kerim sayfalarını taktırdı. Hz. Ali’nin askerleri de “Biz Kur’an-ı Kerim’e mızrak kullanamayız” dediler ve savaşmadılar. Muaviye savaş hilesi yapmıştı. Bütün Müslümanlarca nefretle anılır. Cumhurbaşkanı da seçim meydanlarında Kur’an-ı Kerim’i salladığına ve seçim hilesi yaptığına göre tarihte acaba nasıl anılacaktır.
Cumhurbaşkanı, halkın parasıyla uçakla şehir şehir dolaştı. Muhalefete demediğini bırakmadı. Sanki parti lideri! Muhalefete, ‘Bunlar çete’ bile dedi. Şimdi muhalefet liderlerinin yüzüne nasıl bakacak. Seçmen ise bütün bunlara rağmen R.T.Erdoğan’a “Dur. Haddini bil artık” dedi.
Seçmen, parlamenter rejimi bekleme odasından çıkardı. R.T.Erdoğan’ı bekleme odasına aldı. Fiyakasını bozdu, süngüsünü düşürdü, saraya hapsetti. Gelecekte Çankaya yolu görünüyor. Bu milletin 21 milyon TL aylık saray masrafına tahammülü yok.
R.T.Erdoğan’a, “Kibirlenme, nefret dili kullanma, kin gütme, iftira atma, hakaret etme, insanları aşağılama, insanları sevmesini öğren” dedi.
R.T.Erdoğan’a, “Bizleri artık kutuplaştırma, ötekileştirme, benden olanlar, olmayanlar demeyeceksin” dedi. “Tek adamlığı bitir, yeni Türkiye sevdasından vazgeç, vatandaşı horlama, korkutma, sindirme, yıldırma, fişleme, yalan söyleme, yalan söylettirmeye çalışma” dedi.
R.T.Erdoğan’a, “Türkiye’nin itibarını yerle bir edemezsin, kumpaslarla ordumuzu zayıflatıp yok edemezsin, ülkemi dünyaya rezil edemezsin, alay konusu yaptıramazsın” dedi.
R.T.Erdoğan’a, “Siz Kurtuluş Savaşı dediniz. Kime karşı Kurtuluş Savaşı yapıyorsunuz. Muhalefet partileri düşman mıydı, ‘Haçlı ittifakı’ dediniz. Muhalefet haçlı ordusu mu” dedi.
R.T.Erdoğan’a, “Bu seçimin mağlubu siz olacaksınız” dedi ve dediğini de yaptı.
Bu seçimle başkanlık hayallerine çoktan kar yağdı da halk şimdi şunları istiyor. Bir daha paraların sıfırlanmasını istemiyor. 17-25 Aralık dosyaları raftan insin. Yargı biran önce AKP baskısından kurtulsun. MİT tırlarının kime silah taşıdığı bulunsun. Ülkem emrivaki ile savaşa sokulmasın. Gezi kurbanı 8 gencin katilleri yakalansın, ‘emri ben verdim’ diyenler yargılansın. Valiler, emniyet müdürleri AKP’ye hizmet etmesin. Yandaş basınca bağlanan kamu hortumları kesilsin. Saray ve çerez saltanatı için para harcanmasın. ABD gibi, saray masraflarını cumhurbaşkanı kendi cebinden ödesin. R.T.E.’nin örtülü ödeneği kaldırılsın. Atatürk’ü, milli bayramları, T.C.’yi silenler hesap versin.
Anayasayı ihlal edenler, ‘Anayasayı tanımıyoruz’ diyenler, yolsuzluk ve rüşvet çamuruna batanlar, ihalesiz iş verdikleri ve zenginleştirdikleri ile beraber Yüce Divan’a gitmeli ve hesap vermelidir. Verdiremezlerse 3 partiye de yazıklar olsun.
Bu seçimde demokrasi kazanmıştır kıymetini bilelim.