Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek arasında geçtiğimiz günlerde karşılıklı ağır ithamlar başladı. Her ikisinin de ağzı köpürüyordu. İthamı başlatan Melih Gökçek. Merak ettiğim bu saldırı emrini kim verdi? Amaç Cumhurbaşkanı nezdinde itibar kazanmak mı? İtibar toplamak mı? İşin içine Gökçek, damadı, eşi yani özel alanı da sokuyor.
Gökçek “Paralel yapı’ içinde (Paralel, AKP’nin sanal düşmanı) hep bir laf dolaşıyordu, AKP’ye son anda öyle bir darbe vuracağız ki altından kalkmaları mümkün olmayacak. Bizi içimizden vurmak istediler ve bu darbeyi Arınç’la gerçekleştirdiler. Arınç bizi temsil edemez seni istemiyoruz, istifa et” diye seslendi. Sözlerine şöyle devam ediyor, “Arınç artık AKP’nin sözcüsü olamaz. Arınç’a şu andan itibaren düşen görev, önce hükümet sözcülüğünden sonrada Başbakan Yardımcılığından derhal istifa etmelidir. Gereğini de cumhurbaşkanımız ve başbakanımız yapsın” demiştir.
Büyük ağabey Arınç boş durur mu, oda karşı cevap verdi. Çok sert, çok etkileyici, çok büyüleyici özellik çizici. “Senin hakkında çok şey söyleyeceğim, 8 Haziranı bekle” diyerek Gökçek’in karizmasını fena halde çizdi.
Sayın Arınç bugün bildiklerini açıkla, sizin bilmeniz önemli değil, Türk toplumu bilsin, bu toplum tanısın Gökçek’i, yapılanları, yolsuzlukları açıklayınız. “Kol kırılır yen içinde kalır” felsefesini, “Biz dava erleriyiz aramızda kavga etmeyiz” denilen hava basma ve “Ne olursa olsun içimizde kalsın” söylemi de geçerli değildir. Gün gelecek her şey açığa çıkacaktır. AKP’nin 17-25 Aralık sürecini yaşayacağını kim tahmin edebilirdi. Ama her şey ortaya döküldü, daha da dökülecek. Eteklerde daha çok taşlar var.
Ne diyor Arınç, Gökçek’e, “Paralelcilere Ankara’yı parsel parsel sattın. Zengin iş adamlarına yurt yerleri verdin. İmar değişikliği planları yaptın. Bunların kucağına oturdun. Şimdi vermiş olduğun yerlerin hepsini, iptal edilme kaygısından mahkemelerde boğuşmaktasın.” Yani “Beni paralelci diye karalıyorsun ama paralelcinin önde gideni sensin, hatta baş paralelci sensin, göz göre göre yağmalattın şehri” diyor.
Gökçek hakkında suçlamalar, görevi kötüye kullanmaktan ibaret değildir. İhaleye fesat karıştırmak ve benzer nitelikte suçlamalar var. Nüfus suiistimali yoluyla kamu malının kötüye kullanılması ve çıkar örgütlenmesi yoluyla gerçekleştirdiği anlaşılmaktadır.
AKP zihniyeti İstanbul’u, Ankara’yı parsel parsel sattılar. Belediye’yi borç batağı içine soktular. CHP’li İzmir Belediyesi ise 8 ay önce borçlarını bitirdi. İzmir Fuar Alanı, Ankara’nın aksine parsel parsel alınarak genişletildi. Ankara, İstanbul metrolarını AKP’li belediyeler tamamlayamadı. Ulaştırma Bakanlığına devretti. İzmir ise kendi imkanlarıyla yaptı. Eskişehir ise Anadolu’nun ortasında artan bir değer. Tam Avrupa şehri olmuş durumda.
7 Haziran seçimleri bir süreçtir. Kul hakkı yemenin en büyük günah olduğuna, halka hesap vermenin namus olduğuna inanıyorsa bu halk artık AKP’ye dur deyip, CHP’ye oy vermelidir.
Avrupa’da 8 gün
Çek Cumhurbaşkanı 1378 yılında yapılan sarayda yaşıyor. İtibarı binada değil, karakterinde arıyor. Prag’da saray kapısında sadece 2 nöbetçi asker var. Sarayda 2 metre mesafede yürüyoruz. Cumhurbaşkanı malikaneden çıktığı zaman halkı ile konuşuyormuş. Bizde ise en az 500’e yakın koruma, gezecekleri yerlerde dükkanlar kapanıyor. (Bursa Cumhuriyet Alanı alt geçitler) Havada helikopter fır fır dönüyor. İnsanları da rahatsız ediyor. Halkından korkan bir Cumhurbaşkanı.
Avusturya Cumhurbaşkanı da halkla iç içe. 1460 yılında yapılan binada çalışıyor. Binada bayrak dalgalanınca orada olduğu görev yaptığı anlamına geliyor. Dışarı çıkınca halk ile sohbet ediyor.
Prag, Viyana, Budapeşte’de doğru dürüst polis göremedik. Görsem yalan söylemiş olurum. Bizim gibi polis devleti değiller. Viyana’da 1-2 polis arabası, 8-10 polis parlamento binasında nöbet tutuyor. Bizler binanın yaya kaldırımında yürüyoruz. Ulaşım metrolarla ve raylı sistemli. Sadece şehir uçlarından raylı sisteme kadar belediye otobüsü var. Şehirlerde her taraf raylarla örülmüş. Metrolar her 4-5 dakikada bir geliyor. Halk ulaşım sıkıntısı çekmiyor.
Biz zenginiz ya, bizde petrol fışkırıyor. Her taraf belediye otobüsü, akaryakıt bedava, şoför bedava, sık sık arızalar ve yedek parça bedava. Ah benim zengin Türkiyem.