Yıllardır “Nerede Kalmıştık?” isimli köşe yazımın önceki bölümünde, Karacabey Belediye Başkanı Ali Özkan’ın vizyon anlayışıyla seçimler öncesindeki vaatlerini dile getirmiş ve yazımın sonunda Özkan efendinin eski Belediye Başkanı Ergün Koç’a yönelik “Hodri Meydan” dediği içme suyu hakkındaki iddiaya şimdi o koltukta kendisi oturduğu için açıklık getirmesini istemiştim.
Zatı muhterem Ali beyefendiyle yıllara dayalı arkadaşlığımız ve aynı siyasi çizgi içinde yer aldığımız günler, beyefendinin Belediye Başkanı olarak oturduğu makamın ağırlığıyla noktalandı. Belli ki seçimlerden sonra yazdığım “Murat Erol’la gelen başkanlık” başlıklı yazımda AKP’nin Karacabey’de kazandığı seçimin mimarı olarak İlçe Başkanı Murat Erol’u değerlendirmem beyefendinin hoşuna gitmedi. Başkanlık koltuğuna oturduktan sonra aramıza köprüler atan başkan beye diyecek sözüm yok kendi tercihidir. Ben bir gazeteci olarak onun gözünde böyle görünmesem de oturduğu makama saygı duyar işimi yaparım, onun haricinde ne ekersen onu biçermişsin misali bugün var yarın olmayacağın o makamda, bugüne kadar geçip gidenler gibi benim içinde senin şahsi değerin olmaz gülüp geçerim.
Diğer taraftan bugüne kadar olduğu gibi bundan sonrada gazetecilik görevimizi aynı doğru ve ilkelerimize bağlı, okuyucularımızdan aldığımız destek ile sürdürmeye devam ederiz Allah’ın izniyle.
Gelelim sayın kardeşim İsmail Yozgat’a. Has Parti İlçe Başkanlığından siyasi çizgisini AKP’den Karacabey Belediye Meclis üyeliğine kadar taşıdı. Allah daha da ilerilere gitmeyi nasip etsin kendisine. Bu güne kadar hep saygılı birisi olarak gördüm karşımda ama bu kez üstüne vazife olmayan bir konuda sosyal paylaşım sitesinden bana cevap verme ihtiyacı duymuş olsa gerek ki, Başkanı Ali bey yerine kendisi köşe yazıma atıfta bulunmuş.
Sayın genç kardeşimin önünde uzun bir siyasi yaşam olduğu kadar daha siyasette öğreneceği çok şey de var bilmesi gereken. Keşke eski siyasetçiler gibi kendi üzerine vazife olmayan bir konuda cevap vermeye acele etmeseydi, keşke beni bir çay içmeye davet edebilseydi veya kendisi bir acı kahvemi içmeye gelip fikir alış verişinde bulunmayı tercih edebilseydi. Bu yüzden kardeşimin sosyal paylaşım sitesi üzerinden bana yazdığı konular hakkında bir karşılık vermeyeceğim kendisine. Çünkü bahsettiği hususlar bana özel hususlar değil tüm basın mensuplarına bilmeleri yönünde yapılması gereken açıklamalar niteliğindedir.
Keşke bunları yapacakları bir basın toplantısıyla anlatabilme becerisini ve basına verdikleri değeri gösterebilselerdi. (Kim bilir belki de yalnızca onlar için biz bu anlamda bir değer taşımıyor olabiliriz. İyi yaptıklarını haber yaptığımız, yapamadıklarını da haber ve yorumlarla hatırlatarak basın ilke ve adabına göre işimizi yaptığımız için)
Bana niye cevap verme ihtiyacını bile bilemediğini yazan sayın kardeşim, ister başkanın görevlendirsin cevap ver, ister kendi hissiyatınla davranarak cevap ver sana siyasi çizgindeki saygın davranışlarından dolayı ayrıca teşekkür ederim. Umarım bir dahaki dönem de sen belediye başkanımız olursun ve basına her zaman eşit davranan tavırlar sergileyerek Karacabey’de saygı görür daha da sevilirsin. Ama ben, adına bana cevap verme ihtiyacı duyduğun başkanında bu beceriyi görebildiğimi, eleştirilere açık bir karaktere sahip olabildiğini söyleyemeyeceğim.
“Adamın biri oğluna, ‘oğlum sen adam olamasın’ der. Oğlu alınır. Gel zaman git zaman adamın oğlu makam sahibi olur ve bunu göstermek için adam göndererek babasını ayağına getirtir ve der ki; ‘Baba sen bana adam olamasın dedin ama bak ben makam sahibi oldum’ der. Adamın oğluna cevabı manidardır; ‘Oğul, ben sana makam sahibi olamasın demedim ki ADAM olamazsın dedim’ der.”
Atasözümüz ile bugünü de noktalayalım. Anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az. Saygılarımla.