18 Nisan 2013 tarihinde MİT, eski Bakan Z. Çağlayan ve M. Güler için başbakana yazı yazıyor. “Bu bakanlar Reza Zarrap ile çok iç içe, bazı ince işler kotarıyorlar, gelecekte bunlar duyulursa hükümetiniz zor durumda kalır” diyor. Başbakan ne yapıyor, Reza Zarrap’ı devlet protokolüne alıyor daha sonrada “iyi çocuktur, hayırsever birisidir” diyor ama iyi çocuk suikast için finansörlük yaptığını FBI tespit ediyor. Sevsinler hayırseverliğini, başbakanın derin görüşünü.
17 Aralık 2013 tarihinde 76 milyon insanın belli kesimi derin uykudan uyandı. Olayları bilenler, duyanlar, penguen basınını okumayanlar, uyuyan vatandaşlara “günaydın” dedi. Bu süreçten sonra yolsuzlukları kapatmaya çalışan ve hukuk ile çok oynayan hükümet yüzünden mahkemelere görev kalmadı. Adalet Bakanı, başsavcıya talimat vermeye başladı. Hükümete yakın, yolsuzluğa bulaşmış kişileri yakalamak için cesaretli savcı, hakim kalmadı. Savcı ve hakimi dinleyecek poliste kalmadı. Polis, savcı ve hakimi dinlemezse, o ülkede adalette kalmaz. Savcı, Adalet Bakanı için fezlekede düzenler.
17 Aralık’ta vatandaş ‘oy verdim beni AKP hükümeti yönetiyor’ derken bir baktı ki Türkiye’yi cemaatle beraber yönetiyorlarmış. Evlilikte tatsızlık çıktı. Başbakan “ne istedilerse verdik” dedi. Birde verdiklerini açıklasa, 76 milyonda merak etmese çok güzel olur. Başbakanın yarattığı fetret devrini öğrenmiş olur.
Başbakan paralel devlet, çete, mafya, komplo, ahtapot, haşhaşi diyerek bakanları ve oğulları üzerindeki yolsuzlukları ve rüşvetleri kapatmaya çalışıyor. Başbakan, bazı insanları, yani dindar ve kindar neslini inandırabilir ama diğerlerini inandıramazsın. Yapılan yolsuzluklar ve yeni yeni çıkan yolsuzluklar hiçbir zaman kapanmayacaktır. Devletin malını çalanlar, rüşvet yiyenler vatan hainidir. Onlar ve yolsuzluğu kapatmak isteyenler hiçbir zaman affedilmeyecektir. Mezarlarında dahi nefretle anılacaktır.
Bizde çok güzel bir söz vardır, ‘denize düşen yılana sarılır’ diye. Başbakan, İstanbul Belediye Başkanlığı seçimini kaybedebileceğini anladı. CHP’nin başkan adayını karalamaya kalktı. Söylediği bütün dosyalardan aklanmış.
Başbakan, aklanmış bitmiş dosyadan medet umma ayıp oluyor. TBMM’ne gönderilen bir belgede zimmet, kamu taşıma biletlerinde kalpazanlık, resmi evrak ve kayıtlarında sahtecilik, cürüm işlemek için teşekkül oluşturmak suçları nedeniyle dokunulmazlığınızın kaldırılması isteniyor. Başbakan dokunulmazlığınızı kaldırın, yüce divanda yargılanın temize çıkın, sizin için büyük fırsat bu.
TÜSİAD Başkanı Muharrem Yılmaz, Türkiye’de 17 Aralık’tan sonraki anormal gelişmeler, sıkıntı ve çözümleri söylüyor, hukukun üstünlüğüne riayet edilmeyen bir ülkeye yabancı sermayenin gelmeyeceğini belirtiyor. Başbakan her sıkıştığında insanlara ve kuruluşlara tehditler sıralar ve Yılmaz’ı da “vatan hainliği” ile suçluyor. Muharrem Yılmaz’da bundan nasibini aldı. Ben Muharrem Yılmaz’ı ve rahmetli babası Sadık Yılmaz’ı yakinen tanırım. Bu insanlar hiçbir zaman vatan haini olmamışlardır. Dürüsttür, ahlaklıdır, vatanseverdirler. Başbakan çok ama çok ayıp etti.
Melih Gökçek bey, dikkatleri üzerine çekmek için hayatını da ortaya koydun ya helal olsun sana, ama o mektupları oğluna değil de savcıya gönder. Ucuz kahramanlık taslama. Altan Tan, “Türkiye’de kurşunu boşa harcayacak insan yok” diyor. Senden cevap bekliyor. Türkiye’de küçük insanlara büyük makamlar verilmemeli.