Bazı kuruluşlar ve şahıslar, ismi ile değil lakabı ile anılmak isterler. Aydınlatma ve Kalkınma Partisi de (AKP), isminin lakap ile anılmasını isteyerek Ak Parti olarak lanse etti kendisini. Mevlam eylerse güzel eyler, halk söylerse güzel söyler. Halkta AKP’nin lakabını Ayakkabı Kutusu Partisi olarak söylemeye başladı.
Türkiye hukuk devleti mi yoksa diktatörle yönetilen bir devlet mi olduğunu önümüzdeki günlerde göreceğiz. Türkiye hukuk devleti olacaksa hukukçulara çok iş düşecektir. Hukukçular, menfaatlerine, ikbal arayışlarına göre mi karar verecekler, yoksa vicdanlarına göre mi?
17 Aralık 2013’te Türkiye’yi bir deprem vurdu. İkinci depremin geleceği belliydi. Bu iş dört bakanla bitmezdi. Bunu bilen hükümet, hemen yönetmelik değişikliğine gitti. Her hangi bir soruşturma yapılacaksa, amirine oda mülki amirine, mülki amirde bakana bildirecek diye. Türkiye hukuk devleti olacaksa böyle bir yönetmelik olamazdı. Genelge, tüzük, yönetmelik yasaya, yasada anayasaya aykırı olamazdı. Bunu da en iyi 35 yıllık hukukçu başsavcı Çolakkadı’nın bilmesi lazımdı. 25-26 Aralık 2013’te başlaması gereken ikinci soruşturmayı engellemeyip, cumhuriyet savcısı Muammer Akkaş’a ‘Yönetmeliğe bakılmaz, yasaya göre soruşturmaya başla’ talimatını vermesi gerekirdi, önlemesi değil!
2’nci dalga operasyonu için mahkemeden aldığı yakalama ve el koyma kararı uygulattırmayan savcıya, maalesef yandaş medya tarafından linç kampanyası başlatıldı. Savcı Muammer Akkaş isyan ederek, “Çıkar amaçlı suç örgütü kapsamında ihaleye fesat karıştırmak, rüşvet, nüfus ticareti, sahtecilik, tehdit, 2863 sayılı yasaya muhalefet gibi suçlara ilişkin yürütmekte olduğum, mahkeme kararı, kolluk tarafından uygulanmamış ve soruşturmaya devam etmem engellenmiştir” demiştir. Başbakan da savcıyı meydanlarda hedef göstermiş ve tehdit etmiştir, ileri demokrasi gereği!
Sayın savcım, Türkiye olağanüstü dönemden geçiyor. Emniyet bilgisi olmayan bir yıllık vali, İstanbul’a özel uçakla getirilip İstanbul Emniyet Müdürü yapılıyorsa, hükümetin emir kulu olan o müdür, soruşturmanın nereye gideceği kulağına fısıldandığı için ve aldığı emir üzerine, kolluk güçleri ile soruşturmayı engeller. Halkta 2’nci dalgayı merak eder.
Hükümet şimdi günü kurtarmak için, 2010 referandumundan sonra değiştirdiği HSYK’yı, kendi kafalarında olmadığı için tekrar değiştirme telaşına düştü. Anayasa mahkemesi üyelerine çok iş düşecek. Türkiye hukuk devleti olma veya olmama sınavını verecek.
Şimdi millet, ‘Hayat da, Rüşvet de paylaşınca güzel’ diyor. Mesela Siemens rüşvetçisi ile yemek yiyen bakanın açıklanmasını istiyor. Mesela, ‘başbakan, 3 M. rüşvetini cebine indiren bakanı koruma’ diyor. Mesela, ‘seçim öncesinde özel uçakla İsviçre’ye gidip oradan bir bavul dolusu dolarla dönen bakanı ortaya çıkar’ diyor. Mesela, ‘Deniz Feneri yolsuzluğunun önünü neden kestin’ diyor. Mesela, ‘S.Arabistan Kralının paha biçilmez devlet hediyesini A.Gül ile nasıl paylaştığını, bu hediyeleri neden arşivlere geçirtip ilgili kurumlara vermediniz’ diyor. Mesela, Egemen Bağış, ‘Alnımız ak’ diyor da, halkta, ‘Kaldır alnındaki ak bandı altındaki yeşil dolarları görelim’ diyor. Mesela ………!
Başbakan, 11 yılda bu millete bir defa doğru söylediniz. ‘Böyle muhalefet dostlar başına’ dediniz. Çok ta doğru söylediniz. 15 günde 20 yerde nutuk attınız. Yandaş TV kanallarını olabildiğinizce kullandınız, canlı yayın yaptırdınız. İstiklal Savaşı dediniz. 2 Ocak 2014’te oğlunuz, 2’nci dalga soruşturma kapsamında ifadeye çağrıldı, onu da püskürttünüz. Korkunuz, sıranın size gelmesiydi. Türkiye toz duman da muhalefet liderleri sıcak koltukları soğumasın diye koltuklarından kalkamıyorlar. Birisi doğudan batıya, diğeri kuzeyden güneye yolsuzluğu ve rüşveti, halkın aydınlanması için kullanamıyor.
Böyle muhalefette senin şansın. Böyle muhalefete yazıklar olsun.