“
Uluslararası hukuk literatüründe manda, ‘kendilerini yönetebilecek derecede örgütlenme düzeyine erişememiş ülke yada sömürgelere uygulanan rejim’ olarak tanımlanır.
Manda, basit anlatımla ileri bir ülkenin idaresine (güdümüne) girmektir. Mondros anlaşması (30 Ekim 1918) imzalanmasından sonra, İstanbul fiilen işgal edilmiş, topraklarımızın her tarafına egemen güçler girmiş, ne bir kurtuluş umudu, nede yol gösteren vardı. Padişah, İngiliz mandaterliğinden yana, bazı aydınlar ve ordu mensupları ABD mandaterliğinden yanaydı. Ülke parçalanmış, 5-10 şehir Türkiye’ye bırakılmıştı.
19 Mayıs 1919’da Samsun’a çıkan Mustafa Kemal, ‘ya istiklal, ya ölüm’ parolasıyla Kurtuluş Savaşını başlatarak ülkemizi düşmanlardan kurtarmıştır.
İşte Atatürk’e düşman olanlar buna kızıyorlar. Atatürk neden ülkemizi kurtardı, biz minarelerimizde ezan sesi yerine çan sesi dinlemek istiyorduk, demek istiyorlar. Bu gibi insanlar şeref ve haysiyetten yoksun yaratıklardır.
1990 yıllarından sonra tek kutuplu dünyada yeni mandacılar türemeye başladı. Emperyalist güçler, ABD, İngiltere, Fransa, Almanya özellikle Ortadoğu’da ve geri kalmış ülkelerde, ulus devletlerin yıkılışı için mücadeleye başladılar. Fakat bu güçler, kendi ulus devletlerine sıkı sıkıya bağlı kaldılar. Bizim dışişleri bakanı Davutoğlu, ‘artık ulusalcılarla mücadele etme zamanı geldi’ diyerek Türkiye’deki ulusalcılara savaş açmıştı. Kimlere hizmet ettiğini böylece açıklamıştı.
1990’lı yıllarda ABD’nin Rand Corp kuruluşunun Türkiye raporu;
1-Militan kürt gruplar, Marksizm’den İslam’a doğru yönlendirilmelidir.
2-Türkiye ile İran’ın arası açılmalıdır.
3-Türkiye’deki İslam’a uyanış ABD’nin çıkarlarına aykırı değildir.
İşte ABD’nin Türkiye’yi parçalama planları.
Alman Konrad Adenauer Vakfı’nın Türkiye danışmanının açıklaması, ‘’Sorun, Atatürk’ün bir paşa fermanıyla yarattığı yapay ürün Türk Devleti ve Türk ulusudur. Sorun, Kemalizm ve Kemalizm’in ulusçuluk ve laiklik ilkeleridir. Sorun, uyduruk, zorlama ve yapay Türk ulusudur. Böyle bir ulus yoktur’’ İşte Türkiye için düşünceleri, yeni mandacılar ve AKP hükümeti neden ulusalcılara ve laiklere karşılar. AKP’ye oy verenler bunları çok iyi değerlendirmelidirler.
ABD’nin bir zamanlar Türkiye’deki şefi Graham Füller’in raporu; ‘’Türkiye, İslam’ın günlük yaşamdaki yerini almasını yeniden düşünmelidir’’
ABD kongresine sunulan ‘2000 yılı Lozan-Türkiye raporundan’
‘’ABD ve AB, Türkiye’de laiklik ilkesinin geri plana itilmesi ve Ilımlı İslam Devletinin ortaya çıkmasını istemektedir’’
Emperyalist güçler, ‘’Türkiye’de anayasanın değiştirilmesini, Türk siyasal rejiminin eyaletlere dayalı başkanlık sistemine dönüşmesini istemektedirler’’ İşte bugün, başkanlık, eyalet, anayasa değiştirme çalışmalarının temeli bu rapordur.
Her geçen gün, normal liselerin İmam Hatip’lere dönüştürülmesi, 10-12 yaşındaki kız çocuklarının türbana sokulma çalışmaları, resmi dairelerde türban konulması mücadelesi, B. Arınç’ın anayasanın değişmez 4 maddesi için, ‘bunlar ayet değil’ demesi, başbakanın, başkanlık rejiminde ısrar etmesi Amerikan Mandacılığıdır. ABD ve AB’nin dediklerini şiddetle yapmak istediklerinden kaynaklanmaktadır. Bunlar Türkiye’nin Ilımlı İslam’a geçiş çalışmalarıdır.
CİA ajanlarından Philip Agee’nın raporu; ‘’Liberal demokrasi demek, bizim kontrolümüz demektir. Basın özgürlüğü demek, bizim hazırladığımız materyalleri kendisi yazmış gibi yayımlayan gazetecilere ödeme yapma özgürlüğümüz demektir’’
‘’Biz seçimlere para ile müdahale ederiz, istediğimiz adayı seçtiririz. Biz basını yönlendiririz, hazırladığımız belgeleri yayımlatırız, onları yayımlayan gazetelere de ödeme yaparız’’
Görülüyor ki, bizim yandaş medyanın ve ABD uşaklarının ipleri nasıl çekiliyor. Bu belge, M. Baransu’ya çuval dolusu Ergenekon-Balyoz belgelerinin nereden geldiği açıklanmış olmaktadır.
ABD’nin Büyük Ortadoğu Projesi (BOP), Ortadoğu’da 14 ülkeyi kapsıyor. A. Gül dışişleri bakanıyken 2 Nisan 2003’te ABD dışişleri bakanı Colin Powell ile 2 sayfalık ve 9 maddelik gizli bir anlaşma yaptığını 24 Mayıs 2003’te açıklamıştı. Bu anlaşmada, K. Irak’tan yapılan saldırılara karşı (PKK) Türkiye’nin meşru müdafaa hakkını kullanmaktan feragat ettiğinin sinyalini vermişti. Gül ve Erdoğan, BOP kapsamında görev üstlendiklerini de belirtmişlerdi. Erdoğan, BOP’un eşbaşkanı yapılmıştı.
Uyanın ey milletim, ey AKP’ye oy verenler. Türkiye’nin üzerinde oynanan oyunları görün ve ABD suflörlerine oy vermeyiniz.
“