Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, oruç tutmanın psikolojiyi nasıl etkilediğine ilişkin konu hakkında önemli bilgiler verdi.
Ramazan ayı, fiziksel ve manevi arınmanın yanı sıra, sabır ve öz disiplin gibi değerlerin pekiştirildiği bir dönem olarak önem taşır. Oruç tutarken yaşanan sinirli ruh hali ve irritabilite, genellikle vücudun alışık olduğu besin ve alışkanlıklardan aniden mahrum kalmasıyla ilişkilidir. Bu, bireyin kan şekerindeki düşüşler ve hormonal değişikliklerle daha da pekişebilir. Bu dönemde yaşanan duygusal dalgalanmaları yönetmek adına, öncelikle oruca zihinsel olarak hazırlıklı olmak gerekmektedir. Ayrıca, sahur ve iftar vakitlerinde dengeli beslenmek ve yeterli miktarda su tüketmek, gün içindeki enerji seviyesini ve ruh halini dengede tutmaya yardımcı olacaktır.
Zihinsel yorgunluk, oruç tutan birçok kişide gözlemlenen bir başka zorluktur. Bu durumla başa çıkmanın yolları arasında gün içerisinde kısa dinlenme molaları vermek, hafif egzersizler yapmak ve meditasyon gibi rahatlama tekniklerini uygulamak bulunmaktadır. Alışkanlıklara ara vermek konusuna gelince, oruç bu süreçte bize alışkanlıklarımızı gözden geçirme ve bazılarından belki de fayda sağlayarak uzaklaşma fırsatı sunar. Ancak, bu değişikliklere adapte olurken kademeli bir geçiş önem taşır.
Oruç tutmayan bireylerde gözlemlenen suçluluk duygusu, çoğunlukla toplumsal beklentiler ve baskılardan kaynaklanır. Bu durumla başa çıkabilmek için, bireylerin kendi içsel inançlarına ve sağlık durumlarına saygı duyulması gerekmektedir. Bu, hem oruç tutan hem de tutmayan kişiler arasında empati ve anlayışın artmasına yardımcı olabilir. Empati, bir başkasının duygularını, düşüncelerini ve yaşadığı deneyimleri anlama yeteneğidir. Oruç tutmayan bireylerin durumunda, bu kişilere karşı gösterilen empati ve anlayış, onların yaşadığı suçluluk, yalnızlık ya da dışlanmışlık hislerini hafifletebilir. Oruç tutanların, tutmayanların seçimlerine saygı göstermesi, onlara destek olması ve bu süreci anlamaya çalışması, toplumsal uyumu ve bireysel rahatlığı artırır. Bu, özellikle Ramazan gibi manevi açıdan yoğun geçen bir dönemde, topluluk içindeki dayanışma ve birlik duygusunu pekiştirir.
Kişisel sınırların belirlenmesi ise bireylerin kendi inançlarına, değerlerine ve sağlık durumlarına göre oruç tutma kararlarını şekillendirmesi demektir. Herkesin fiziksel ve ruhsal durumu farklıdır; bu nedenle, oruç tutma pratiği de kişiden kişiye değişiklik gösterir. Bir kişi için uygun olan bir uygulama, başka birisi için sağlık sorunlarına yol açabilir. Bu sebeple, bireylerin kendi bedenlerini dinlemeleri, kendileri için en sağlıklı kararı vermeleri önemlidir. Bu süreçte kararlarını açıkça ifade etmeleri ve bu kararlara saygı duyulmasını beklemeleri, suçluluk duygusunu önemli ölçüde azaltabilir.
Bu perspektif, bireyler arasında bir anlayış köprüsü kurar ve herkesin kendi yolculuğuna saygı duymayı öğretir. Oruç tutmayanlar, bu sürecin kendileri için sağlıklı veya uygun olmadığını hissedebilir ve bu kararlarına saygı duyulması, onların da bu manevi dönemi kendi şartlarına göre yaşamalarına olanak tanır. Bu durum, toplumsal baskıların ve yargıların azalmasına, bireylerin kendi içsel barışlarını bulmalarına yardımcı olur.
ÖNLEME YÖNTEMLERİ
- Zihinsel Hazırlık: Ramazan öncesinde oruç tutmanın getirebileceği değişikliklere zihinsel olarak hazırlıklı olmak önemlidir. Bu, bireyin karşılaşabileceği zorlukları kabul etmesine ve bunlarla başa çıkmak için stratejiler geliştirmesine yardımcı olur.
- Düzenli Uyku ve Dinlenme: Yeterli ve kaliteli uyku, sinirli ruh hali ve irritabiliteyi azaltabilir. Sahur ve iftar arasında kısa şekerlemeler yapmak, gün içindeki enerji seviyesini korumaya yardımcı olabilir.
- Sağlıklı Beslenme: Sahur ve iftar yemeklerinde dengeli ve besleyici gıdaları tercih etmek, vücudun ihtiyaç duyduğu enerjiyi sağlar ve duygusal dalgalanmaları minimize eder.
Uzman Klinik Psikolog Aslı Kanizi, “Sonuç olarak, oruç tutmanın karşılaştığımız zorluklarla birlikte pek çok faydası bulunmaktadır. Bu dönemi en iyi şekilde değerlendirmek ve olası zorluklarla başa çıkmak için kendimizi iyi bir şekilde hazırlamamız ve sağlıklı stratejiler geliştirmemiz gerekmektedir. Bu süreçte, bireysel farklılıkları ve herkesin kendi yolculuğunu saygıyla karşılamak, bu kutsal ayın manevi değerini daha da artırır” dedi.