Geçtiğimiz günlerde elime Ergün Poyraz’ın yazdığı bir kitap geçti. Okumaya başladım. Türkiye’mizde ‘söz uçar yazı kalır’ diye bir deyim vardır. Bir konuyu kaleme alıyorsan onu ispatlaman gerekmektedir. İspatlayamayacağın konuyu kaleme alamazsın. Hele, hele bu bir kitapsa, bütün dillere çevrilir ve o konu hakkında o milletlerin okurları bilgi sahibi olur.
Ben bir araştırmacı yazar değilim. Her konuyu bilmem de mümkün değildir. Ülkemde yaşanan konuları yorumlayabilirim ama ispatı gereken bir konuyu da yazarın kitabından alarak, sizleri aydınlatmaya çalışırım.
İşte Ergün Poyraz’ın kitabından seçmeler.
Atatürk’ten bir öngörü; “Efendiler, cumhur reisinin halk tarafından seçilmesi mahsurludur. Vekillerin seçmesi en iyisidir. Nedenine gelince, yarın birisi çıkar, ‘beni halk seçti’ diyerek krallığını yada diktatörlüğünü ilan ederse, demokrasi tehlikeye girer”
Kazım Karabekir’in şu sözleri, bu günlere ne kadar uyuyor; “Öyle puslu ki hava, şeytan bile Müslüman mintanı giyiyor” Gerçekten öyle değil mi?
Çünkü; kan gölünde debeleniyoruz. ‘Şehitler ucu ucuna, tabutlar ucu ucuna’ Çünkü toplu gitmezsen, bireysel terör sokakta zaten sıradakini bekliyor. Herkes her an saldırıya uğrayabilir. Herkes her an, kılık, kıyafet, davranış, yaşayış biçiminden dolayı dövülebilir, bıçaklanabilir, hatta öldürülebilir. Gezi’de yaşadığımız gibi.
Aktroller tarafından tehdit altındayız. HAYIR diyenlerin kürsüleri devriliyor, elektrikleri kesiliyor, saldırıya uğruyorlar, salonları iptal ediliyor. Sokakta dövülüyor, karakollara çekiliyorlar, stantları dağıtılıyor. Savcılar bile, ‘PKK ile eşdeğer tutarız’ diye tehdit ediyor. İşte referandum bu, yani ileri demokrasi bu!
‘Tulumbada su bitti’ diye kabzımal dili kullanıyor cumhurbaşkanı ama kendilerinin suyu hiç bitmiyor. Devlet bütçesi onlara çalışıyor. 9 uçak, 14 helikopter, 900 makam aracı, valiler, kaymakamlar, emniyet müdürleri ‘evet’e çalışıyor.
Filistin’i kurtaracağız derken, 18 ada Yunanistan’a gitti. Şam’da namaz kılacağız derken, 3,5 milyon Suriyeli ülkemize girdi. Bizim garibana verilmezken, Suriyeliye 30 milyar dolar harcandı. Esad’ı devireyim derken, PKK Güneydoğu’muzda komşumuz oldu. Barzani’nin paçavraları Türk semalarında sallandırıldı.
Şimdi 16 Nisan’da rejim değişikliği referandumu var. ‘Evet’ çıkarsa, Güneydoğu’da eyalet sistemi, sonra federasyon, sonra bölünmenin ayak sesleri geliyor. ‘Evet’çi kardeşim, Erdoğan diyor başka bir şey demiyor. Yarın bir başkasının seçileceğini düşünmüyor.
R.T.Erdoğan kim? Kitaptan okuyalım!
2007 yılında Yalçın Küçük, “Diploması yetersiz (3 yıllık) cumhurbaşkanı olamaz” Nitekim Abdullah Gül cumhurbaşkanı oluyor.
4 Haziran 2015 eski MHP grup başkanvekili Yusuf Halaçoğlu, “Ben cumhurbaşkanına diploman sahte diyorum, beni mahkemeye vermiyor. Normalde başka bir şey olsa çoktan verirdi. Cumhurbaşkanı olmak için 4 yıllık fakülte mezunu olmak gerekir” diyor. Devamında, “1981 yılında mezuniyet belgesi almışsın, mezuniyet belgesinde ne resim var, ne gizli damga var, ne soğuk damga var. Seninki niye öyle değil” diye soruyor. Erdoğan diploma konusunu ağzına alamıyor.
İlkokulu bitirenin dosyası, aldığı notlarla beraber, eğer bir üst okula giderse, MEB dosyayı o okula gönderir. Erdoğan 1965 yılında ilkokul, 1969’da ortaokul, 1973 yılında İmam Hatip Lisesi mezunu. O tarihte İHL mezunu, İlahiyat dışında başka bir okula gidemiyor. Lise fark dersleri verilirse üniversiteye gidebiliyor. Fark dersler için Eyüp Lisesi’nden diploma alıyor. Alıyor ama verdiği kaç fark ders var, bu sınavlar ne zaman yapıldı, aldığı notlar yok, öğrenci numarası ve sicil kaydı yine yok. 1973 mezunu, aynı yıl Aksaray Ticari İlimler Akademisi’ne kayıt yaptırdığı okul 3 yıllık ama 7,5 yılda 1981’de bitiriyor.
Başbakanlık resmi sitesinde ise, “Marmara Üniversitesi İktisadi ve Ticari Bilimler Fakültesi’nde okuyan Erdoğan, bu okuldan 1981 yılında mezun oldu” diyor. Al sana iki üniversite. Oysa bu okul 1982 yılında 41 sayılı kanunla üniversite olmuştur. Neyse, okul hayatı hep muamma!
Erdoğan’ın fakülte anısı yok, okul arkadaşı yok, hatırlayan yok, benim talebem diyen hocası da yok. Neyse… neyse!
R.T.Erdoğan’ın birde Yahudilerden ‘Üstün cesaret madalyası’ var. İsrailli Prof. Ada E. Yonath şöyle diyor; “Biz Yahudiler, Yahudi olmayan birine asla üstün cesaret ödülü vermeyiz”
Abdüllatif Şener’de, “Erdoğan, Müslüman görünümlü Yahudi’dir” diyor. Partiyi beraber kurmuşlardı, eski arkadaşı. Herhalde bir bildiği var. Biz bilemeyiz.