Osmanlı bizim atalarımızdır. Günahlarıyla, sevaplarıyla, beğensek te, beğenmesek te bizim atalarımız. Bize toprak kazandıran, savaşta ölen ecdadımız olduğu gibi, kazanılan bu toprakları kaybeden, 3-5 tane şehri içine alan, toprak parçası kalan ve neticede o şehirleri de işgal edecek ve Osmanlı’yı tarihten silecek ‘Sevr’ anlaşmasını da imzalayan, sonunda İngiliz gemisi ile kaçanlarda bizim ecdadımız.
Benim anlayamadığım, AKP üst yönetiminden belediyelere kadar sirayet eden Osmanlı hayranlığı ve Türkiye cumhuriyetini kuranlara bu kinleri nereden geliyor.
Osmanlı’nın küllerinden bize bir vatan yaratan insanlara ‘iki ayyaş’ diye hakaret edilebiliyor. O kurtarıcılar, kurduğu cumhuriyete, birde şehit kanlarının renginden, anayasada şekli ve rengi belirtilen al bayrağımızı göklere dikmişlerdir. Ezanlar onların sayesinde okunmaktadır.
Geçtiğimiz günlerde AKP’li Esenyurt Belediye Başkanı Necmi Kadıoğlu inciler saçtı. Söyledikleri her Türk vatandaşını derinden yaralayan sözler. Bakınız ne diyor; “10 yılda Osmanlı’yı tarumar ettiler, yıktılar. 1923’te koskoca 650 yıllık çınara darbe yaptılar, cumhuriyeti kurdular” Cumhuriyete ve büyük kurtarıcı Atatürk ve silah arkadaşlarına bu hakaretle de kalmıyorlar. Bir başkası; “100 yıllık pranga” diyor. Bir diğeri; “90 yıllık parantez” diyor. Cumhuriyetimizle hesaplaşma peşindeler.
Mustafa Kemal’e ve o kahraman silah arkadaşlarına dil uzatanlar, en haysiyetsiz vatan hainleridir.
Osmanlı hayranları, Osmanlı’nın bize bıraktığı mirasın bir bölümünü okuyun ve bugün kurtarıcıların devrimleri sayesinde geldiğimiz noktayı görün ki, bir daha hakaret etmeyin. Eğer yüzünüzde utanç kırıntınız varsa!
İşte kalan miras!
Nüfus 13 milyon. 40 bin köy var. 37 bin köyde okul yok, dükkan yok, traktör yok. 5 bin köyde sığır vebası var. 1 milyon kişi frengili. 2 milyon kişi sıtmadan kıvranıyor. Verem, tifo, tifüs salgın halinde, bitle başa çıkmak imkansız. Köylerde su yok. Dünyaya gelen her 5 bebekten 1’i doğum esnasında, her 5 anneden 1’i ölüyor. Ortalama ömür 40 yıl. Memlekette sadece 337 doktor var, 60 eczane var yalnız 8’i Türk. Tüm memlekette sadece 4 hemşire var. 40 bin köye karşın yalnız 136 ebe var.
Limanlar, madenler yabancılara ait. Demiryollarının 1 metresi bile bize ait değil. Osmanlı’dan ayakta kalan sadece 4 fabrika var. Kişi başı milli gelir 45 dolar. Elektrik sadece İstanbul, İzmir ve Tarsus’ta var. Karayolu yok. Otomobil sayısı 1490.
Osmanlı’ya darbe yapıldı diyen sütü bozuklara biraz daha sıralayalım halimizi.
Memlekette tiyatro, müzik, spor, heykel yok. Arkeolojik nadide eserler, padişahların hediyesi olarak Avrupa’ya uçurulmuş. 600 sene Arapça, Farsça harmanlanmış, Osmanlı adında melez bir dil meydana çıkmış. Müteferrika’nın matbaayı getirdiği 1750’lerden o güne kadar basılan kitap sayısı 417. Bu topraklara kitap gelene kadar Avrupa’da 2,5 milyon kitap basılmış. Erkeklerde okuma oranı %7, kadınlarda binde 4. Cehalet diz boyu. Okul çağındaki her 4 çocuktan 3’ü okula gitmiyor. Türkiye’nin tüm liselerinde sadece 230 kız öğrenci kayıtlı. Sadece 1 üniversite var. Medreselerde Türkçe yasak. Bugün de MEB, Osmanlıca öğretmeye kalkıyor. Mezar taşlarını okuyamıyorlarmış. İnsanda utanma olur.
Sizlerin beğenmediği Cumhuriyetin ilanından bir gün sonra 30 Ekim 1923’te Atatürk, İsmet İnönü’ye mektup yazıyor. Özetle; “Cumhuriyetin ilk gününde bize geri ve hastalıklı bir vatan miras kaldı. Yoksul ülkelere örnek olacağız. Özgür bir toplum oluşturmak, çağdaşlaşmak zorundayız. Bu görevin ağırlığını ve onurunu seninle paylaşmak istedim. Allah yardımcımız olsun”
Atatürk ve silah arkadaşlarına hakaret edenlerin, cumhuriyeti beğenmeyenlerin, Türk toplumunun önüne çıkmaya yüzleri dahi olmamalıdır.