9 Ocak 2017 tarihinde Türkiye, ya demokrasiyle yada diktatörlük ile yönetilme kararını vermek üzere, yüce meclis, anayasanın 18 maddesini değiştirme çalışmalarına başladı.
Anayasa, konulacak bu 18 madde incelendiğinde Suriye rejiminin yani hükümetin ve R.T.Erdoğan’ın diktatör dediği Esad anayasasını esas aldığı görülmektedir. Bu Suriye modelidir. Esad anayasasının tercümesidir.
Türkiye bugün karpuz gibi ikiye bölünmüş durumda, içi de karpuz gibi kıpkırmızı. Her gün terör, her gün ölüm, her gün şehit cenazeleri, her gün beylik nutuklar. Türkiye’yi bu hale 14 yılda getirmiş bir iktidar. Bazı terör örgütlerini ve mezhepleri destekleyen, Türkiye’yi Ortadoğu bataklığına sokmuş bir iktidar var karşımızda. Dış güçler Türkiye’yi hedef almış durumda. Irak, Suriye parçalanıyorsa, Türkiye neden parçalanmasın diyorlar. Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanı, BOP’un (Büyük Ortadoğu Projesi) eşbaşkanı olduğuna göre ve Ortadoğu 22 ufak devlete bölünecekse, Erdoğan, hizmetlerini bizden esirgemez diye düşünüyorlar olsa gerek.
R.T.Erdoğan, dünya ve Türkiye konjonktürü bu kadar olumsuzken ve Türkiye’de 14 yılda her istediğini yapan, her istediği yasayı anında çıkaran, kafasına göre ülkeyi yöneten insan olduğu halde, başkanlıkta başkanlık tutturmasının bir sebebi olması lazım. Bizde bir söz vardır, “Karaman’ın koyunu, sonra çıkar oyunu” diye. Acaba sonunda hangi oyun çıkacak karşımıza. Şimdi görülen başkanlık, amaçları Tek Adamlık. Neticesi Diktatörlüktür. Eğer diktatörlük gelirse, inşallah Türkiye’nin ve dünyanın başına bir bela gelmez. İhtiraslı insanlardan her şey beklenir.
Öyle bir yetki yumağı oluşturuluyor ki bu anayasa değişikliğinde, milletvekilleri konu mankeni oluyor. Çünkü partili cumhurbaşkanı (Aslında başkanlık ya, kelime oyunu ile milleti kandırdıklarını sanıyorlar) olduğuna göre, milletvekili listesini de o hazırlayacak. O milletvekili, partili cumhurbaşkanına karşı ‘sen şurada hataya düşüyorsun’ dile deme cesaretini gösteremez. Bugüne kadar yaptıkları gibi.
Partili cumhurbaşkanı, sabah parti meclisini toplar, öğlen bakanlar kurulunu toplar, öğleden sonra Milli Güvenlik Kurulunu toplar, akşam meclise başkanlık eder. Her türlü yetki kendisinde toplandığı için “Güneydoğu’da şu, şu vilayetleri bir araya getiriyorum, eyalet sistemine geçiyorum” diyebilir. Bütün müsteşarları, genel müdürleri atayabilir. Anayasa üyelerini, yüksek yargı üyelerini atayabilir. Güçler ayrılığı kaldırılır, vatandaşın hak aramasının önüne geçilir. Yargı siyasi otoritenin eline geçiyor. Yürütmeyi denetleyecek yargı yok oluyor.
Netice mi? Türkiye Ortaçağ karanlığına sürükleniyor. Bunun tek sorumlusu da D. Bahçeli ve MHP yönetim kadrosudur. Ayrıca tek kişi diktatörlüğüne oy verecek olan milletvekilleridir. Ve bu vebalin altından kalkamazlar. MHP’nin çok büyük menfaatleri var ki, AKP’nin kayığına bindiler. Ancak AKP’nin güvenilmez olduğunu bilmeleri gerekir. Mesela, mecliste olmadıkları halde sahte pusulalarla kendilerini mecliste göstermişlerdir. Bir milletvekili bu kadar sahtekar olabilir mi? bunlara nasıl güveneceğiz. Yarın ülkeyi de satabilirler. MHP’liler sakın unutmayın, her an AKP’den bir kazık yiyebilirsiniz. Partili cumhurbaşkanı, milletin cumhurbaşkanı olamaz.