IŞİD’in Musul’dan kovulması için koalisyon güçleri harekete geçti. Ancak Türkiye, 911 km Suriye, 350 km Irak ile sınırı olmasına rağmen devre dışı bırakıldı. Erdoğan’da “Hem Musul’da hem de masada olacağız” dedi. Haklı da, sen deniz aşırı ülke olarak geleceksin Ortadoğu’da at oynatacaksın, buralardaki petrol yataklarına sahip olmak için bulunacaksın, Türkiye bu topraklara komşu olacak, meşru kaygıları olacak ama hem eylemde hem de masada olmayacağız.
Bizim masada olmamız lazım. Koalisyon güçleri kısa yada uzun sürede IŞİD’i Musul’dan çıkaracak, Musul IŞİD’den arındırıldıktan sonrada nasıl yönetileceğine ait bir anlaşmada yok. Irak’ın parçalanması ve sonrası Suriye benzeri yapılar arasındaki çekişmeler olabilir. Buda Türkiye’ye büyük bir göç dalgasının gelmesidir ki, Türkiye bu yükü karşılayabilir mi?
Şuan Suriye’den gelen mültecilere 26 milyar dolar harcandı. Türkiye gelecek göç dalgası içinde daha kaç milyar dolar harcayacak. ABD ve Avrupa elini cebine atmıyor. Türkiye ise imkânlarını mültecilere harcıyor. Komşuda ki huzursuzluk Türkiye’ye yansıyacak bu da cabası.
Musul’un geleceği Irak’ın geleceği ile ilgilidir. Sünni-Şii eksenli mezhepsel veya Kürt-Türkmen etnik ayrışmalar bölgenin ne yöne yöneleceği endişeleri vardır. Emperyalist güçler Ortadoğu’da nüfusu küçük kendi güdümüyle yönetilen güçsüz yöneticilerin olduğu devletler istiyorlar. Amaçları da buralardaki yer altı kaynaklarını sömürmek.
Bütün bunlar olurken Türkiye komşusu Irak’taki bu oluşumlardan uzak ve tavırsız kalamaz. Elbette Musul dâhil bu operasyonlarda söz sahibi olmalıdır. Belki de en fazla söz sahibi olan ülke olmalıdır. ABD geliyor, Fransa geliyor, Rusya geliyor sınırların dibindeki Türkiye büyük bir insanlık dramının yaşanacağı Irak’ta olmayacak. Orada bir güç olarak olmayacak. Türkiye’nin askeri ve diplomatik olarak orada olması en doğal hakkıdır.
Musul operasyonlarında, Türkiye’nin itirazlarının başında PKK var. ABD’nin PKK’ya sıcak bakan bir yüzü var. Suriye DEAŞ’la mücadele adı altında PYD-YPG’nin sırtını sıvazlamıştır. Şimdi de Musul operasyonunda PKK’yı motive ediyorlar. ABD, PKK’ya dağılmayın, önemlisiniz ve lazımsınız mesajı veriyor. PKK Suriye’de Rojave ile motive edilmiştir. Şimdi de Musul’da motive edilmeye çalışılıyor. Bu nedenle ABD’nin Kandil ziyaretleri arttı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın ABD’ye “Senin NATO’da ortağın PKK-YPG’mi, Türkiye mi” diye seslenmesinin nedeni de budur. ABD bizim stratejik ortağımız mı, dostumuz mu, yoksa gerçekte gizli düşmanımız mı? ABD istemese PKK Kandil’de bir gün duramaz. Türkiye bütün bunlar olurken hiçbir şey yokmuş gibi davranamaz. Burnumuzun dibinde kan akıyor, içimiz kanıyor.
Irak’ta bu operasyonlar olurken Türkiye menfaatine dönük bazı şeyler planlasa bile ki planlamalıdır. Asarım keserim diyerek mahalle politikası yapmaktan çok uluslararası konjonktürde diplomatik bir lisanla, ince diplomasi ile yapılmalıdır. Musul politikasında çok iş yapılmalı, gerçekçi planlar yapılmalı, yapılan planlar konuşulmamalı, az konuşulmalı, çok iş yapılmalıdır. Yayılmacı politika izlediğimiz algısı yaratılmamalıdır. Musul’da tarihi haklarımız vardır ama o hakları savaşmak ta masaya oturunca olmalıdır.