Etrafımız ateş çemberiyken, Güneydoğu’dan her gün 3-5 şehit gelirken, AB ile mülteci anlaşması yapılmışken, Avrupa’ya vizesiz gidiş şartları oluşmuşken, ‘yedirmeyiz’ diye sloganlar atılırken, Davutoğlu, ‘Cumhurbaşkanı ile milim görüş ayrılığımız yok’ derken, topsuz tüfeksiz ve de muhtıra verilmeden, kendi içlerinden hükümete karşı ihtilal yapıldı ve Başbakan Davutoğlu neden harcandı?
Bu harcamanın anlamlı, mantıklı, tutarlı bir açıklaması da yok. Sadece Erdoğan’ın, ‘Bu bir bayrak yarışı’ sözü var. 19 Mayıs bayramı gösterilerinde 400 mt. Bayrak yarışı yapılır ve her 100 mt.’de bayrak yarışçısı el değiştirir. Bir hükümetin 20 ayda bayrak yarışına girmesi, sadece Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın direktifi ile olur. Apar topar da oldu.
Erdoğan’ın, milletvekilleri ile yaptığı görüşmede, ‘Böyle olması daha iyi oldu, uzaması sıkıntı yaratırdı, nasıl olsa olacaktı’ dediği nakledildiğine göre, ya Davutoğlu, ya Erdoğan takkiye yapıyormuş. Öyle ya hani ikisi arasında milim görüş ayrılığı yoktu!
“Davutoğlu’nun suyu ısındı, ha gitti gidiyor, çanlar Davutoğlu için çalıyor, Davutoğlu ile artık yürümüyor” denilen, çığırtkanlıkların şirretlikten, fitneden değil de meğer işaret fişekleriymiş. Bunları söyleyenlere Davutoğlu da resti çekiyordu. ‘Ben bunlara pabuç bırakmam’ diyordu da meğer alttan alta altındaki kazan kaynıyormuş, Davutoğlu farkında değilmiş.
Davutoğlu, birde şunu bilmiyormuş. Erdoğan amacına ulaşmak için insanları kullanır, amacına ulaşınca da en can dostlarını harcar. Trene beraber biner, inilecek istasyona gelince de dostunu trende bırakır amacına ulaşır. “Demokrasi benim için bir amaç değil araçtır, inilecek istasyona kadar kullanırım” dememiş miydi?
AKP’nin bir sloganı vardı. “Güçlü Başbakan, Güçlü Cumhurbaşkanı” Ne oldu ona? Yer ile yeksan mı? Şu bir gerçek ki, güçlü başbakan dönemi kapandı. Güçlü cumhurbaşkanlığı dönemi başladı. Gerçekte de bu böyle değil miydi? AKP’de cumhurbaşkanından başka karar mercii var mı?
Acaba Davutoğlu’nun harcanması, AKP’nin yayın organı durumundaki bir gazetede çıkan makalede mi gizli. Havuz medyası, kabahatlerini sıralamıştı!
1-Hakan Fidan’ı milletvekili adayı yapmak. (ZÖ: Erdoğan’ın sırdaşını sen nasıl aday yaparsın)
2-Dolmabahçe mutabakatına geçit vermek. (ZÖ: Hani Erdoğan çözüm için kefen giymişti)
3-Haziran seçimlerinden sonra koalisyon kurmaya çalışmak. (ZÖ: Erdoğan ile fikir birliğine varmadan icraat yapılır mı)
4-AKP kurulları ve milletvekili listelerinde ön almaya çalışmak. (ZÖ: Erdoğan varken senin haddine mi)
5-Akademisyenlerin yargılanmasında farklı tutum izlemek.
6-Çözüm sürecine dönülebileceğinin işaretini vermek. (ZÖ: Gelen şehitlerin sorumlusu Erdoğan, kendini temize çıkarmadan çözüm olabilir mi)
7-Dokunulmazlık konusunda izlediği politika. (ZÖ: Bu konu çok hassas, hele 4 eski bakana dokunamazsın, sonra sonu nereye varır kestiremezsin)
8-AB ile vardığı mülteci anlaşması.
Davutoğlu, sen böyle haddini aşarsan, padişahımızdan da ‘katli vaciptir’ düsturunu yersin. Düne kadar ‘milli irade’ diyordunuz, çalıştın, çabaladın, 23 milyondan oy aldın ama olmadı, arkandan hançeri yedin, boynunda koparıldı. Osmanlı’ya özenen AKP siyasetinde de bunların normal olduğunu kabullenmeliyiz.