Saadet Partisi (SP) Karacabey İlçe Başkanı Zeynel Abidin Koçak, düzenlediği basın açıklamasında gündeme ilişkin önemli açıklamalarda bulundu. Türkiye’nin acilen terörü bitirmek için bir yol haritası belirlemesi gerektiğine dikkat çeken Koçak, “Terörü bitirmek için acilen bir yol haritası belirlenmeli. Bunun yolu da, olayların üzerini örtmek değil, tam tersine cesurca üzerine gitmektir. Ne var ki son 3 saldırı ile ilgili olarak hükümetin yaptığı tek somut icraat; medyaya yayın yasağı koymak olmuştur. Artık pansuman tedbirlere değil, topyekûn bir yaklaşım değişikliğine ihtiyaç vardır.” dedi.
Koçak, millet olarak çok zor günlerden geçtiklerine vurgu yaparak, tarihin en kanlı, en hain, en alçak saldırıların hedefi olduklarını belirtti. Henüz bir acının yarasını saramadan, yeni bir acıyla, yeni bir bombayla sarsıldıklarına dikkat çeken Koçak, “Bir felaketin matemi henüz bitmeden diğer bir felaketle karşılaşıyoruz. Bir yandan, telafisi imkânsız gafletlerin bir sonucu olarak; tuzaklarla, pusularla, mayınlarla, hendek savaşlarıyla, her gün 3-5 fidanımızı feryad-ü figânlarla mezara gönderirken diğer yandan yeni fail-i meçhul bombalarla sarsılıyoruz.” dedi.
“Fail-i Meçhul bombalar birbirini takip ediyor” diyen Koçak, fail-i meçhul bombaları sıraladı: “11 Mayıs 2013’te meydana gelen 52 kişinin hayatını kaybettiği Reyhanlı saldırısı açıklığa kavuşturulmadan, 20 Temmuz 2015’te 32 kişinin hayatını kaybettiği Suruç patlaması meydana geldi.
Suruç saldırısı aydınlatılmadan, 103 kişinin hayatına mal olan Ankara Garı’ndaki 10 Ekim 2015 tarihli patlama ile sarsıldık. Bu patlamanın acıları geçmeden 10 Alman turistin ölümüne yol açan 12 Ocak 2016 İstanbul (Sultanahmet) patlaması meydana geldi.
Yetmedi. Bundan hemen 35 gün sonra, yine Ankara’da Devlet Yönetiminin odak noktasında, Genelkurmay kavşağında 29 kişinin hayatına kıyan 17 Şubat 2016 patlaması oldu. Yine yetmedi. Gene Ankara’nın merkezinde, Güven Park’ta Kızılay’da, 13 Mart 2016 günü yeni bir saldırıya maruz kaldık. Sonuç 35 şehit ve onlarca yaralı. Son olarak ta İstiklal Caddesi’ndeki patlamada 4 kişi öldü 39 kişide yaralandı”
“Daha önceki patlamalarda olduğu gibi ‘Hesabı sorulacak, güvenlik zafiyeti yok, terörün belini kıracağız, kimse Türkiye’nin gücünü test etmeye kalkmasın’ gibi bu saldırı da bilindik ifadelerle geçiştirilecek mi?” diye soran Koçak, “Yoksa sorumluluk üstlenerek istifa eden yetkili olacak mı? Gerçekten merak ediyoruz: ‘Ben bu Anayasayı tanımıyorum’ diyenler Türkiye’de Anayasal düzeni nasıl sağlayacaklardır? Elbette biz, Saadet Partisi olarak, daha önce söylediğimiz gibi, Teröre karşı mücadelede bütün gücümüzle Devletimizin yanındayız. Terör yoluyla Türkiye’ye verilmek istenen mesajı yırtıp atma konusunda tüm desteğimizle Hükümetin yanındayız. Terörün arkasındaki üst aklı, finansal desteği ve küresel güçleri cesurca deşifre edecek bir duruşu ortaya koyduğu takdirde, bütün gücümüzle Hükümet’i destekleriz.” dedi.
Çözüm yolları bulabilmek için olayları doğru okumak gerektiğini söyleyen Koçak, şunları kaydetti: “Teşhisi doğru koymadığımız takdirde, doğru tedaviyi bulamayız. Çünkü Türkiye’yi kana bulayan teröristler, bataklıktaki sivrisineklerdir. Asıl bataklığı kurutmak için neler yapılmalıdır? Bu tartışılmalı ve bir yol haritası belirlenmelidir. Bunun yolu da, olayların üzerini örtmek değil, tam tersine cesurca üzerine gitmektir.
Ne var ki son 3 saldırı ile ilgili olarak hükümetin yaptığı tek somut icraat; medyaya yayın yasağı koymak olmuştur. Artık pansuman tedbirlere değil, topyekûn bir yaklaşım değişikliğine ihtiyaç vardır. İç politikadan, dış politikaya, terörle mücadeleden, sınır güvenliğine kadar her alanda yeni bir vizyon oluşturulmalıdır. Bu bağlamda; Türkiye, vakit geçirmeden, başta Rusya, İran ve Suriye olmak üzere tüm komşularıyla ilişkilerini düzeltilmeli; kavgayı bırakıp barış yolunu tutmalıdır. Zira kanaatimiz odur ki şimdi Irak halkı Saddam’ı, Libya halkı Kaddafi’yi nasıl mumla arıyorsa, Türkiye de beş yıl önceki ‘Kardeş Suriye’yi’ mumla aramaktadır. Biz, Saadet Partisi olarak, bu konuda yani iç ve dış barış hususunda Hükümet’e her türlü desteği vermeye hazırız.”
“Artık boş lafları bir kenara bırakıp, her şeyi cesurca konuşmalı ve tartışmalıyız” diyen Koçak, hükümete şu soruları yöneltti: “Çünkü hükümet olmak, ‘bir ülkenin evliyasından olduğu kadar eşkıyasından da sorumlu’ olmayı gerektirir. O zaman acı da olsa şu soruları sormak zorundayız: Nasıl oluyor da, bir ülkenin başkenti, 5 ayda 3 kez, hem de bu kadar rahatlıkla bomba yüklü araçların hedefi olabiliyor? Bu terörist saldırılarla Türkiye’ye nasıl bir mesaj verilmek isteniyor? Türkiye bu yolla tahrik edilerek, Suriye’ye bir kara harekâtına ikna edilmeye mi çalışılıyor?
ABD büyükelçiliğinin böyle bir saldırıdan haberdar olduğu ve kendi vatandaşlarını uyardığı ortaya çıktı. Ayrıca elçilik gelen tepkiler üzerine, bu istihbaratı Türk yetkililerden aldığını açıkladı. Eğer bu açıklamalar doğru ise gerekli tedbirler niçin alınmadı?
Saldırının olacağından haberdar olan istihbarat ve güvenlik birimleri, nasıl oluyor da saldırıları önleme konusunda yetersiz kalıyor? Acaba devletin ilgili birimleri arasında bir uyum ve koordinasyon sorunu mu var?
Terörist unsurların, ellerini kollarını sallayarak böylesine sansasyonel eylemler yapabilmesi, bir istihbarat ve güvenlik zafiyetinin açık göstergesidir. Bu zafiyetin sebepleri nelerdir? Bu sebepleri ortadan kaldırmak için bundan sonra neler yapılması düşünülmektedir?
Ankara saldırısını gerçekleştiren teröristlerden birinin üniversite öğrencisi olduğu ve PKK terör örgütü üyeliğinden halen yargılandığı belirtiliyor. Herkesi takip eden devlet, nasıl oluyor da bir terör örgütünün üyesi olmaktan ve propagandasını yapmaktan yargılanan birinin peşini boş bırakıyor. Yine nasıl oluyor da aynı kişi 2 ton patlayıcı etkisine sahip araçla şehir şehir dolaşarak Ankara’ya gelebiliyor ve Ankara’nın göbeğinde bu eylemi gerçekleştirebiliyor? Böyle bir tablo sadece güvenlik zafiyeti ile açıklanabilir mi? Yoksa Türkiye cumhuriyeti devleti olarak içeriden ve dışarıdan büyük bir ihanetle mi karşı karşıyayız?
Daha açık ifade etmek gerekirse, eğer Ankara değil de, Paris, Berlin ya da New York gibi şehirler, 5 ayda 3 kez böylesine alçak saldırılara hedef olsaydı, o ülkenin sorumluları nasıl bir tavır gösterirdi? Sorumluluk üstlenerek istifa eden yetkili olacak mı?”