Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) İlçe Başkanı Hüseyin Erol, önceki gün düzenlenen toplulaştırma toplantısı hakkında açıklamalarda bulundu.
Yapılanların ‘Toplulaştırma mı, otoyollaştırma mı’ olduğunu sorgulayan Erol, toplantıdaki gözlemlerini kamuoyu ile paylaştı.
MHP İlçe Başkanı Hüseyin Erol, toplantı sonrası yaptığı açıklamada, şu ifadelere yer verdi; “Otoyol gündeme geldiğinden beri, bir belirsizlik aldı başını gidiyor. Takriben bundan 2 yıl önce Otoyol A.Ş temsilcileri ve Tarım Reformu Genel Müdürlüğünden gelen temsilcilerin, Karacabey Ticaret Borsası Konferans Salonunda yapılan bilgilendirme toplantısında başladı yanlışlıklar. Çiftçileri ve köylüyü ikna edebilmek, onların onaylarını alabilmek için, insan zekasını, köylünün-çiftçinin zekasını küçümser örnekler verildi Karacabey halkına.
Arazi Toplulaştırma Daire Başkanı Hacı Veli Deveci, adeta dalga geçer gibi ‘otoyol yapıldığında tarlalarda yetiştirdiğiniz domates ve biberleri otoyol kenarında açacağınız tezgahlarda daha pahalı satarak fazla kazanç elde edersiniz’ gibi kandırmaca örnekler verdi.
Duble yol kenarlarında bulunan soğan tezgahlarının kaldırıldığı günümüzde, verilen örneğin hayata geçemeyeceğini Karacabey halkı kadar sayın müdürümde bilmiyor değildi. Ama verilen örneğin içinde yatıyordu ana fikir. Halka otoyol kenarında tezgah kurma örneği verenler, halkımıza kurulan tezgahı itiraf ediyorlardı örneklerinde.
Biraz işin geçmişine gidecek olursak, takriben 10 yıl önce Gönü-Yolağzı-Bakırköy-Uluabat arazileri Tarım Reformu Genel Müdürlüğü tarafından 3083 sayılı kanun gereği toplulaştırma kapsamına alındı. Fakat otoyol gündeme gelince, bu toplulaştırma iptal edilerek, otoyolun geçeceği güzergahlardaki köylerin tüm arazileri toplulaştırma kapsamına alındı ve üzerine şerh konuldu.
Madem amaç toplulaştırmaydı, Bakırköy-Uluabat daha önceden planlama içinde olmasına rağmen neden toplulaştırma kapsamına alınmadı? İşte önümüze çıkan her sorun aklımıza aynı soruyu getiriyor. Toplulaştırma mı? Otoyollaştırma mı?
Yalova-Bursa güzergahında otoyolun geçeceği tüm parseller, toplulaştırma kapsamına alınmayarak, kamulaştırma yapılarak bedeli ödendi. Fakat Karacabey hattına gelindiğinde ise sistem değişti. Halkın esas takıldığı konu bu, madem otoyol geçireceksiniz, benim arazimden geçecekse kamulaştırma bedelini ödeyin öyle geçirin.
Karacabey Ticaret Borsası Konferans Salonunda yapılan bilgilendirme toplantısında bu sorular gündeme geldiğinde AKP Bursa Milletvekili Önder Matlı, ‘Üzüm yemek için buradayız, bağcıyı dövmek için değil. Köylüyü korumak ilk hedefimizdir. Köylünün elinden bedelsiz hiçbir arazi alınamaz. Ben bu işin sonuna kadar takipçisi olacağım’ demişti.
Karacabey halkının kafasında bin bir türlü sorular olmasına ve bu sorulara cevap bulamadığı bu süreçte otoyolun geçeceği güzergahlar belirlenerek, arazi sahiplerinin onayı alınmaksızın, bilgilendirme yapılmaksızın arazilere kazık çakılmakta ve güzergah belirleme çalışmaları yapılmaktadır. Bir şahsın arazisine, arazi sahibinin izni olmadan girmek Türk Ceza Kanunun ilgili maddeleri gereğince bir suçtur. Halkın bunları bilmesine rağmen, sağduyusunu koruması ise işin güzel taraflarından da biridir.
Sosyal bilgiler ve coğrafya kitaplarında, ülkemizdeki verimli tarım arazileri arasında sıralamaya giren ve ‘Adamı ters diksen, düz çıkar’ tabiri ile verimliliği anlatılan Karacabey ovasında, çiftçilerimiz üretirken küçülmek zorunda kaldıkları bir zamanda yaşamaktadırlar. Girdi maliyetlerinin her geçen gün artmasına rağmen, rekolte artışı sağlandığı koşullarda bile, ürün fiyatlarındaki artışın düşük olması, paralellik arz etmemesi sebebiyle bir çok çiftçi zarar ettiği için mesleğini bırakmak zorun kalmaktadır. Çiftçi adeta pamukla su içer konuma gelmiştir. Yüce Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün dediği gibi ‘köylü milletin efendisidir’. Köylü ve çiftçi bu efendiliği hak edecek her türlü fedakarlık yapılmasına rağmen günümüzde köleliğe itilmek istenen bir konuma gelmiş bulunmaktadır. Başkaları için çiftçi, ‘ayağındaki çarık’ gibi görülse de, Milliyetçi Hareket Partisi tarafından ‘başındaki sarık’ olarak değer verilmektedir.
Her konuda olduğu gibi, çiftçilerimizin ve köylümüzün menfaatlerini korumak ve kollamak bizim asli vazifemizdir. Bu satırları ele almamız sorun çıkarmak değil, aksine soruna çözüm aramak ve halkımızın düşünlerini anlatmaktan öte bir şey değildir.”