Güneydoğu’da olan olaylar sıradan ve basit değil. Aciz olan hükümet. Kamu güvenliği büyük tehlikede. Polis ve asker hapsoldu özerklik ilan edildi. PKK çok şımartıldı. Polis ve asker buralarda tehlike altında. Devlet hiç bu kadar aciz duruma düşmemişti. ‘Yeter artık’ diyor oralarda yaşayan bazı vatandaşlar. Oralarda yaşayan garip halkımız, son yıllarda teröristlerin baskısı altında kalmış. ‘Acaba devlet kim’ yada ‘Devlet nerede’ diyorlar. Halk yorgun ve biçare bırakıldı.
Genelkurmay Başkanı almış olduğu istihbarat bilgilerini TV’lere çıkıp halka seslense, iktidarın kendilerine yaptırmadıklarını anlatsa, bu oyunun böyle sürüp gitmeyeceğini halka anlatsa olmaz mı? GK. Başkanı sıradan bir devlet memuru değil. Devletin geleceği ile oynanıyorsa, gerekli tedbirleri almakta onun görevidir.
Devlet yönetimi iki başlı oldu. İcraatçı kim? Başbakan mı yoksa cumhurbaşkanı mı? Cumhurbaşkanı masa başında hesaplaşma peşinde. Hangi demokratik ülkede 40 bin kişinin katili yattığı hapishaneden terör örgütünü idare eder. Hükümete direktif verir, görüşme şartlarını belirler. Hangi demokratik ülkede bir siyasi parti açık açık terör örgütünü destekler ve onun siyasi kolu olduğunu söyler. Örgüte adam gönderir. O terör örgütü üyeleri ki Türk bayrağını direkten indirir yerlere atar, yırtar, yakar. İstiklal Marşı söylenirken yuh çeker. Uzun namlulu silahlarla şehir merkezlerinde eylem yapar. Yol kontrolü ve denetimini yapar. Mahkemeler kurar, vergi toplar. Kaymakamımıza bile kendi mahkemelerine gelmesi için davetiye çıkarır. Asayiş yapılanmasının kuruluşunu ilan eder, militanlarına mezuniyet töreni düzenler, şehir merkezlerine gönderir.
Daha önce taş, molotof kokteyli ile güvenlik güçlerine saldıran militanlar artık silahlarla güvenlik güçlerine saldırmaya başladılar. El yapımı patlayıcılarla eylem düzenliyorlar. Şehir içinde güvenlik güçleri gelmesin diye hendek kazıyorlar. Sivil araçlara, iş yerlerine, camilere, okullara saldırıyorlar. Sade vatandaşları korkutup, ‘Ya çocuğunu militan olarak vereceksin yada para vereceksin’ diye milleti haraca bağlıyorlar. PKK’nın dağ kadrosundan teslim olan örgüt üyelerinden eğitimli Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) ile her türlü eylemi yapıyorlar. Halk Savunma Merkezi (NPG) Kuzey Kürdistan Karargahı, Medya Savunma Karargahı, Özel Kuvvetler Karargahı, Apollo Akademiler Karargahı gibi yapılanmayı sağladılar. Bu şekilde kırsal alan yapılanması ile sözde ordu şeklinde büründüler. Çözüm sürecini alabildiğince lehlerine çevirdiler.
Başbakan, sen bunları bilmiyor musun? Hiçbir tedbir alabiliyor musun? Eylemler azalacağı yerde devamlı ve her gün artarak devam ediyor. Çok yakında iç savaş çıkaracaklar. Sen ne yapıyorsun. Ağabeyinin verdiği emir ile AKP’nin her ilinin kongrelerine konuşmacı olarak katılıyorsun. Millete gaz veriyorsun. Hiç bu konulara değinemiyorsun. İşin gücün aldığın emirle CHP’ye çatmak. Paralel yapı dediklerinizle uğraşmak. Paralel yapı dediklerinizde silah yok, onlardan bu kadar korkmayın. Onlar sizin 12 yıllık nikahlınız. Esas korkunuz silahlı PKK olmalıdır.
Başbakan, her gittiğin yerde ‘Milli irade’ diyorsun. Evet size bu ülkeyi yönetmek için para, bulgur, makarna, kömür ile oy verildi. Yetkiyi aldınız. Aldığınız yetkiyi ülkenin parçalanmaması için kullanınız. Sizlerin bir türlü sevemediğiniz Atatürk, bakın ne diyor Nutuk’ta; “İktidar sahipleri, gaflet, delalet, hatta ihanet içinde olabilirler. Hatta bu iktidar sahipleri istilacıların siyasi emelleri ile birleşebilirler.”
Cumhurbaşkanı hesaplaşma peşinde. Amacı, eğer ikna edebilirse (ki etmiş görünüyor) HDP’yi parti olarak seçime sokmak. Seçimde %10 seçim barajının altında kalmasını (ki %10 oy alamaz) sağlamak. HDP’nin %10 barajı altında kalması ile Doğu ve Güneydoğu oylarının AKP’ye yaramsını sağlamak. Daha fazla milletvekili çıkartarak Anayasa’yı değiştirmek. Parlamenter sistemi değiştirerek, başkanlık sistemi ile Türkiye’yi yönetmek.
2015 seçimleri hayati önemdedir. Ya Türkiye olarak tarihte yürüyeceğiz yada parçalanacağız. Takdir milletin oylarında. AKP’ye oy verenler gelecekte ‘Ah ben ne yaptım’ dememelidirler.