Yeni Şafak Gazetesi yazarı, ki AKP’lilerin din bilgini diye sevip saydıkları Hayrettin Karaman Hoca geçtiğimiz günlerde fetvayı patlattı. Fetva şu, “Yolsuzluk hırsızlık değildir” Bu sözün bugünkü anlamı şu, “Devletin milletin malını parasını çalmak hırsızlık sayılmaz.”
4 Bakan ve Türkiye’nin cari açığını kapatan R.Z. hepinize geçmiş olsun. İktidar medyasının en yetkili ağzından ve dini bütün Hayrettin Karaman Hoca tarafından aklandınız. Sakın hırsızlık yapmayın, yolsuzluğa devam edebilirisiniz. Hocaya yinede teşekkür etmek lazım. Yolsuzluk cennetin kapısını açar demedi!
4 Bakanla ilgili yolsuzluk soruşturma haberlerine yasak geliyor. “Şerefleriyle ile oynanmasın” diyorlar. Yasak bütün toplumda tepki topluyor. Bu yasak ile halkın haber alma özgürlüğü 49 defa kısıtlanıyor. Görsel basın hükümetin emrinde, üniversiteler, işveren çevreleri baskı altında. Diyanette devletin din konularına kafa yorup çalışacağı yerde iktidara yalakalık yapıyor. Geçenlerde Cuma günü bütün camilerde okunan hutbe yayın yasağını dine meşru kılıyor.
Komşun hata yaparsa gizleyebilirsin. Herkesin duymasını istemeyebilirsin de, yolsuzluk yapan bakanlar hakkında neden bilgi sahibi olmayacaksın? Hutbe çok hazin, bakın ne diyor. “Müslüman insanların kusurlarını araştıran (Z.Ö. kusur değil hırsızlık) ayıplarını ortaya döken insan değildir. (Z.Ö. biz hayvan mıyız) Müslüman insan kardeşinin onurunu zedelemez. (Z.Ö. onuru olan yolsuzluk ve hırsızlık yapmaz) Hutbe devam ediyor. Günümüzde asılsız söz ve iftiralar (Z.Ö. Ayakkabı kutularından paralar, evdeki para kasaları ve para sayma makineleri, evdeki paraları sıfırla talimatları) iftira mıdır?
Yalan ve çirkin sözün her türlüsü iletişim araçlarıyla, ilgi uyandıracak tarzda sunulmaktadır. Bunlar din kisvesi altında propaganda değil midir? Diyanet Başbakanlığa bağlı kuruluştur. Papa Türkiye’de istediği için Murat’la-Reno’yla geziyor. Diyanet Başkanına bir milyona Mercedes alınıyor. Herhalde hutbe mükafatı olsa gerek. Dinimizde israf haramdır. Buna diyanette uymazsa vay halimize.
Dün akşam saat 24:00 sularında yattım. Gece yarısı uyandım. Tıkırtı sesleri geliyor. Hanım mı kalktı dedim. Baktım uyuyor. Salona geçtim. Bir vatandaş çekmeceleri karıştırıyor. Mutfağa girdim sustalı gibi bir bıçak var. Sadece kan yolları yok, bıçağı kaptım, hırsız görmeden ense köküne dayadım bıçağı. “Ne yapıyorsun burada hırsız adam” dedim. “Abi ben hırsızlık yapmıyorum yolsuzluk yapıyorum” dedi. “Bir şeyler bulsaydın alıp kaçacaktın ama” dedim. “Abi bizim mahallede fetva verildi, hoca Cuma günü hutbede okumuş yolsuzluk yapabilirsiniz bu hırsızlık sayılmaz dediler” dedi. “Senin mahalle dediğin neresi” dedim. Verdiği cevap, “Abi garibanlar mahallesi, bizim mahallemizin %85’i AKP’lidir” dedi. “Para bulsaydın ne yapacaktın” diye sordum. “Abi ben çocuk okutuyorum. Osmanlıca kursuna da yazdırdım derslerden geri kalmasın, mezar taşlarını okusun diye” dedi. “Osmanlıca okusa ne olur okumasa ne olur” derken sözümü kesti. “Bizim mahalleye bir hoca geldi. Çocuklarınıza muhakkak Osmanlıca okutunuz dedi. Siz bakmayın başka devletlerin fen dersleri okutmalarına, onlar Marsa gidiyorlar ama siz Osmanlıca okutursanız sizin çocuklarınız teknolojiyi geliştirir, çok daha uzak gezegenlere Merkürlere, Venüslere hatta en uzak gezegen olan Plüton’a bile uzay aracı yapıp gidebilirler dedi. Ben çocuğumun teknolojiden uzak kalmasını istemiyorum. Onun için senin eve yolsuzluğa geldim” dedi.
Bu ülkede çok gerizekalı var, onları dinleyen çok daha fazla gerizekalı var diyerek bıçağı ensesine biraz daha batırarak balkona çıkardım ve aşağı attım. Pat diye bir ses ve akabinde acı bir ses daha geldi. Ben kan ter içinde uyandım meğer ben rüya görüyormuşum.