HSYK kanunu acele çıkmalıydı. Kuvvetler ayrılığı bitmeliydi. Meclis çok çalışkan, aralıksız 20 saat çalışarak, kavgalar, burun kırmalar dahil uykular arasında kanunlaştı. Köşkte yasayı onaylarsa ki, onaylar HSYK’da köklü değişikler olacak. Yasama, yürütmenin emrinde olacak diktatörlük dönemi başlayacak.
Adalet Bakanı üç daireyi isim isim değiştirebilecek. HSYK eski genelgeleri yürürlükten kalkacak. Hakim ve savcıların soruşturmaları ve inceleme izinleri bakanın onayında olacak. Bakan çocukları masumdur! Dokunulmaz olacaklar. Vatandaşlar artık bağımsız yargının teminatı altında olmayacak. Allah hepimizin sonunu hayır getirsin. “Ben milli iradeyim, istediğim her şeyi yaparım” diyen zihniyet, yargıyı yürütmeye bağlayarak tarihi adım atmış oldu.
Bu şartlarda;
A-Bu şartlarda demokrasi rejim değildir.
B-Bu devlet bir hukuk devleti değildir.
C-Mevcut anayasa fiilen yürürlükten kalkmıştır.
D-Bu diktatörlük, meclisteki MV’nin ellerini neye kalktığını bilmeden kalkması ile gerçekleşmiştir. Bir nevi sivil darbe olmuştur.
E-Üzücü olan hiçbir hukuk fakültesi, fikrini beyan edemiyor.
F-Öğrenci, işçi, STK artık kolay kolay protesto gösterisi yapamaz hale gelmiştir.
G-Kimse görüşlerini sosyal medyadan paylaşamayacaktır.
Başbakanın emri ile ‘para havuzu kurup’ içine 100 milyon dolar atan ve sonra o parayla başbakanın tepe tepe kullanacağı Gazete-TV el değiştirecek, parayı bastıranların telefon konuşmaları yayınlanmayacak. Mesela “Binali bey görevde kalırsa yaşadık” “Milletin a…….” diyenler, “Maazallah işin ucu başbakana kadar gider valla” diyen şahıslar, hükümetten ballı ihale alıp, haklarında yolsuzluk soruşturması yapılmayacak. Devletten yolunu bulanların ticari itibari, kredi durumları sorulmayacak. Bunları soruşturmaya kalkanlar ‘vatan haini’ ilan edilecek ve bu devran yürüyecek.
Başbakan, hükümet aleyhine kim konuşursa karşı çıkar bağırır, çağırır, azarlarda, muhteşem yüzyıl filmine bile müdahale ederde, acaba ballı ihale verdiği M. Cengiz, ‘bu milletin a….’ diye küfür edince neden ses çıkaramaz. Başbakan ses çıkarmadı da, Allah’ın kulu bir tek AKP’li de ses çıkarmadı. Acaba bu küfürleri kabullendiler mi?
BDP Genel Başkanı S. Demirtaş, “Seçimlerden sonra özerkliği ilan edeceğiz” dedi. A. Öcalan’da “Barış süreci doluyor, hükümet gerekli çalışmayı yapmıyor. 50 bin kişi öldü, 500 bin kişi daha mı ölsün” diyerek hükümeti tehdit ediyor. Başbakan bunlara neden cevap vermiyor? Verilen söz varda yerinemi getirilmiyor? Bu ülkeyi kim yönetiyor. Başbakanın aklı hep paralel devlette. Yatıyor, kalkıyor, paralel devlet. Paralel devlet yokta, olamazda hayali düşmanlığı var.
Başbakan El-Cezire TV’ye verdiği mülakatta, Halk Bankası Genel Müdürünün evinde bulunan 4.5 milyon dolar paranın yolsuzluk parası sayılmayacağını söylemiş. Gerekçede ‘devletin kasasından çıkmamış’ öyleyse rüşvet değilmiş. Müdürün malına tedbir konulmadı, dışarı çıkma yasağı da yok, hapishaneden çıkarıldığına göre, eğer sıkışırsa dışarı kaçar, yürüttüklerini de afiyetle yer. Biz millet olarak bön bön bakarız, hükümetin icraatına, başbakanın düşüncelerine hayran kalırız. Rüşvet memurun, siyasetçinin çalışmadan çıkar amaçlı cebine giren para demek oluyor ki, çok yakında bakan çocukları da yakında hapisten çıkarlar, sakın şaşırmayın.
Gezi ve 17 Aralık, Türkiye’de yeni bir Ayakkabı Kutusu, Havuz Cumhuriyeti Hükümeti yarattı. “AK-HC” ülkeyi tepe tepe yönetsin.