Oh be! Bu ülkede 76 milyon insan yaşıyor, bugüne kadar ne savcı, ne hakim, ne avukat, ne vatandaşın, bu Mehmet Cengiz’e “sen bize küfür edemezsin” deyip ne dava açtığını, nede usturuplu cevap verdiğini okumadım. İki paket makarna-bulgura, yarım ton kömüre amenna deyip oy verenler, bu küfürleri sineye çekebilirler. Onlara küfür edebilmek için makarna-bulgur veriliyor.
Ben dayanamadım küfrü yapıştırıyorum. Mahkemeye gitmem, Türkiye’de hukuka güven kalmadı. Haksızlığa uğrasam ya boynumu bükerim, ya orman kanunu uygularım, yada bana küfür edene küfürle cevap veririm.
Başbakan Türkiye’yi ne hale getirdin. Türkiye’de hiçbir dönem böyle yolsuzluk ve ahlaksızlık bataklığına batmamıştır. İktidar soygunu araştırıp hukuka devredeceği yerde savcı değiştiriyor, yolsuzluğu kapatmaya çalışıyor. Rüşvet verenler utanmadan birde bu millete küfür ediyor.
İkinci yolsuzluk soruşturmasında dinlemeye takılan M. Cengiz, bu hükümetten 28 kalem ihale almış, ihale toplamı 88.6 milyar dolar. Yap işlet devret ile beraber bu ihale işi 100 milyar dolardır. Özelleştirmelerden aldıkları ayrı bir konu tabii. Örnek mi? Arsa fiyatına kapatılan BAKIR A.Ş. var. ETİ Alüminyum A.Ş. ise 4 milyar dolar olan tesisleri 305 milyon dolara peşkeş çekildi. Bursa Volfram madenleri, İzmir Antimuam maden işletmeleri,doğalgaz ihaleleri, 7 yıldızlı otelin özelleştirilip verilmesi, Bodrumun incisi Mazı dağı yarımadasının (678 bin 963.72 m2) özelleştirmesini alan M. Cengiz.
Soner Yalçın’da soruyor bu paraların %10’u kimin cebine gidiyor diye. Hem bir olup devleti soyuyorlar, hem de küfür ediyorlar. Hiçte utanmadan halk arasında geziyorlar.
M. Cengiz, eski bakan Binali Yıldırım ile İstanbul kıyı emniyeti sosyal tesislerinde buluşuyor. Sabiha Gökçen havalimanı ihalesi %10’a hallediyor. Sırada 4 milyar dolarlık bir ihale daha var. Sabah ve Atv satışındaki paranın havuzda toplanma işi konuşulurken, M. Cengiz, “Ama hakikatten iyi bir şey oldu, Binali kalırsa yaşadık” diyor. B. Yıldırım’da, “Benim veremeyecek hesabım yok” diyebiliyor. Ah bu 12 yılda neler oldu acaba, belki bir gün meydana çıkar.
Eski İçişleri Bakanı Muammer Güler’de seçim bölgesi Mardin’de “Veremeyecek hesabım yok” demiş. Mardin’in eskileri biliyor, işi bile olmayan yoksul bir babanın çocuğu. Yoksulluk ayıp değil, okumuşsun sabit gelirli memur olmuşsun. Memurun aldığı para belli ne aç kalırsın nede karnını çok doyurursun, servet hiç edinemezsin. Bu genç oğlun yıllık 840 bin lira kirası olan Gök kafeste oturacak, para kasası evinde olacak, dolar, euro ve TL’den oluşan büyük servete sahip olacak ve bunlardan hiçbiri babadan kalmayacak. Sayın bakan iddialara cevap vermiyorsunuz. Oğlunun servetini açıklamıyorsunuz. Kömür-bulgur veriyorsunuz, yandaşı topluyorsunuz. ‘Dik dur eğilme’ diye bağırıyorsunuz. Allah’tan korkmuyorsunuz, kul’dan da utanmıyorsunuz.
Erdoğan Bayraktar da, AKP’nin dik duran bakanı olarak 40 gün hava bastı destan yazdı. Başbakan istifa ettirirken, bakan dik durdu ve “Partimizden de, MV.’den de istifa ediyorum. Başbakanda istifa etsin, o emretti ben yaptım” dedi. Şimdi başbakanla görüştü, istifadan vazgeçti. Acaba neden?
Başbakan kendisini herhalde “bütün hukuk kanallarını temizledim, savcıyı değiştirdim, biz bu işten sıyrılacağız. Sen bu işin dışında kalırsan ceremeyi çekersin” dedi.
Bayraktar da özür diledi tam 360 derece döndü, çarkın içine girdi, ne mertlik ne delikanlılık kaldı. Utanacak yüzde kalmadı. Siyaset tarihimize ibretlik belge bıraktı.