17 Aralık “Büyük yolsuzluk ve Rüşvet” operasyonunun başlangıç tarihi oldu. Başlangıç oldu ama devamı gelmedi. 25 Aralık’ta ikinci aparkat vuruşa karşı hükümet gardınca Valisi, Emniyet Müdürü, Polisi, Savcısı, Yargıcı yerini değiştirdi. Yeni yönetmelikler gece yarısı yürürlüğe girdi. 6 bin polis, 150 savcı-hakim yer değiştirdi. Boksör istediği kadar sendeki açığı görsün, vurması lazım. Lazım da gardını alan boksör çok kuvvetli, savcı, polis, hakim dahil her şey elinde, bu nedenle nakavt olmuyor.
Türkiye’de her şey, kör dövüşü devam ediyor. Bütün şaftlar, balatalar, kayışlar kaydı ve bozuldu. Hükümet mekanizmayı dağıtarak çalıştırılmaz hale getirdi. 17 Aralık öncesi ekonomi kırılgan hale gelmişti. 641 milyar dolar Türkiye’nin borcu, 80 milyar TL vatandaşın kredi kartı borcu var. 10-12 yıldır dünya ekonomik olarak istikrarı yakaladığı bu dönemde, maalesef Türkiye ekonomisi üretimden çok tüketime dönük uygulandı. Ocak 2013-Ocak 2014 arasında TL, dolar karşısında %30 değer kaybetti. Yani Türk halkı yüksek oranda fakirleşti. Son üç haftalık fakirleşme oranı %7’yi geçti. İşçi, memur, emekli, asgari ücretli, çiftçi, küçük esnaf kardeşim dayan dayanabilirsen. Hükümet, ekonomi çok iyi diyor da, kısa vadeli borç Cumhuriyet tarihinin rekoru 130 milyar dolar.
HSYK yasa düzenlemesi, yargının siyasalaşması, yolsuzluk iddialarının üstüne gidilmesini, önleme çalışmaları, ifade özgürlüğünün kısıtlanması, baskıcı ve despot bir yönetim uygulanması, AB’nin Kopenhag demokratik ölçülerini temelden sarsıyor.
Her şeye rağmen, Başbakan çocuğunu ifade vermeye göndermiyor. HSYK’nın siyasallaşması için yapılan meclis çalışmalarında havada tekmeler uçuşuyor. Bunlar, herhalde milletvekili değil de karateci. O yetmiyor bir başka AKP’li vekilde CHP’li vekile yumruk atarak hastanelik ediyor. Biri karateci olursa diğeri ondan aşağı kalır mı, o da boksör olur. Sadakat budur işte.
Başbakan ise “Kaba kuvvet, şiddet bize yakışmaz. Milletvekillerimi kınıyorum” diyeceği yerde, “Bize hakaret edilmesi tahrik unsurudur, sebep netice doğurur” diyor. Yani “Hak ettiler bizimkilerde vurdu” diyor. Başbakana sormazlar mı “Yolsuzluğun meydana çıkarılması, araştırılması ve soruşturulması, nasıl olurda hakarete ve tahrik” olur. Başbakan olarak yumruk ve tekmeleri mazur ve meşru görürsen, Türkiye’yi karanlığa sürüklersin. Temenni etmem ama bir atasözümüz var, sakın unutma, “Ne ekersen onu biçersin” Bir atasözümüzde “Balık baştan kokar” Sizin olanları meşru görmeniz, önümüzdeki seçimlerde inşallah başınız ağrıtmaz.
Geçen gün balık lokantasına gittim. Yanımda arkadaşımda vardı. Garsona bana bir porsiyon ‘Eminede’ pişir dedim. Arkadaşımda bana da bir porsiyon ‘Recepi’ dedi. Yan masada konuşmamıza şahit olan bir müşteride “İlim adamı yağcı olmaz, adam gibi adam olur, yazıklar olsun” diye balık isim babalarına tepki gösterdi.
Türkiye’de ilim adamı kaldı mı? Özgür düşüncelerini söyleyebiliyorlar mı? Söyleyenlerde öldürüldü yada hapishanelerde çürütüldü veya çürütülüyorlar.