Başbakan geçtiğimiz günlerde “oğlum yolsuzluğa karışırsa, evlatlıktan ret ederim” diyerek, “Yargıyı ben şekillendiririm, cezayı ben keserim” demek istiyor. Başbakanın artık bu ülkede yargıyı tanımadığı anlamı çıkıyor. O zaman o ülkede adalet tarihinin en büyük krizi yaşanıyor demektir. Bunun neticesi de, o ülkenin çöküşüdür.
Başbakan Uzakdoğu gezisinden döndükten sonra hemen İçişleri Bakanı, Adalet Bakanı, İst. B.Şehir Belediye Başkanı ve Fatih Belediye Başkanı ile görüştü. Muhtemelen Adalet Bakanına, “meydana çıkan yolsuzluk ve rüşvet operasyonunun hukuk açısından önleme çalışmalarını” sordu da, İstanbul’da 20’den fazla ilçe Belediye Başkanı varken acaba neden Fatih Belediye Başkanı ile görüşme ihtiyacı hissetti? Bu bana çok manidar geldi de!
Başbakan, oğlundan bu kadar emindin de, 25 Aralık 2013 ikinci dalga yolsuzluk operasyonunda neden oğlunu ifadeye göndermedin? (Şimdi de isterse ifadeye gidecek, mecburiyet kaldırıldı) Neden oğlunun 3 hafta nerede olduğu bile belli değildi? Yurt dışına kaçtığı bile iddia edilmişti. Neden hukuk sistemini hallaç pamuğu gibi dağıttın, mahkemeleri anlamsız, savcıların verdiği emirleri geçersiz ve kolluk kuvvetleri tarafından uygulanamaz hale getirdiniz? Hakim kararlarını yok saydınız, yönetmelikleri değiştirdiniz, polisleri darmadağın ettiniz. Şimdi yasa bile çıkmadan HSYK’yı hallaç pamuğuna çevirdiniz. Hukuku Adalet Bakanın iki dudağı arasına bıraktınız. Çok ince işler yaptınız çok, ondan sonra “evlatlıktan ret ederim” palavrasını sıkıyorsunuz.
Bu ifadelerinize başbakan, “mecliste binden fazla milletvekili var” diyen ve “20 kadar” diyen ile cumhuriyetimizi “Demirel kurdu” zanneden “İstiklal marşımızı Fatih Sultan Mehmet” yazdı diyen, “Türkiye’nin Amerika kıtasında olduğunu” söyleyen, “Kıbrıs’ın Karadeniz’de olduğunu” söyleyenler… inanır. Diğer vatandaşlarda “Yutturamazsın bana” şarkısını söyler.
İzmir “imbat” operasyonunda, İçişleri müsteşarı, İzmir cumhuriyet başsavcısını gece saat 10.31’de arıyor, soruşturmayı soruyor, soruşturma savcısını görevden alınmasını, soruşturmanın kapatılmasını, yapmazsa da “sonucuna katlanırsın” diye tehdit ediyor. İşin içinde Binali Yıldırım’ın bacanağı var. Türkiye’de hukukun geldiği duruma bakın.
Başbakan, “Hırsızlık babadan oğla geçer, ben evlatlarımda babaya geçen hırsızlık görmedim” diyordu. Bu iş böyledir de, yeni bir kavram daha çıktı. Baba-oğul hırsızlığı beraber yapmaya başlayanlar. Oğlum dikkat et kaçabilirsen kaç da var. “Yeşiller geldi” diye kocasına bilgi veren kadınlar. Hayret edilen hiçbir hükümet yetkilisi bunlardan bahsetmiyor. Çete, darbe haşhaşi’lerle işi örtmeye çalışıyor.
Küçük adamları, büyük mevkilere oturtmak o ülkeye yapılan en büyük kötülüktür, ihanettir. Buda cahil toplumlarda görülür.
Peygamberimizde (S.A.), “Adaleti çiğneyen devlet adamlarını cezalandırmayan milletler, çökmek zorundadır” der.