Bu vatanın Türklüğü’ne karşı çıkan ve rahatsız olan bir avuç insan var. Hükümette onların sesine kulak vermeye başladı. Milliyetçiliği ayaklar altına aldı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, cumhurbaşkanı olmadan önce bir Anadolu gezisinde dağlara yazılmış olan “Ne mutlu Türküm diyene” sözüne, “Bu ırkı tahakkümdür kaldırılması lazım” demiştir.
O günlerden bu günlere gelindi ve kitaplarımızdan, heykellerimizden, dağdaki yazılarımızdan, şehir içindeki (Diyarbakır’da Mesut Barzani gelmeden önce ve rahatsız olmasın diye Z.Ö.) Tak’lardan “Ne mutlu Türküm diyene”’sözü kaldırıldı.
AKP hükümeti, Türk sözü neden sizi bu kadar rahatsız ediyor. Siz ne yapmak istiyorsunuz. Türklük sözünü adeta suç haline getirdiniz. Gökçe Fırat, “Mustafa Kemalin askerleriyiz” kitabında konuyu ne kadar güzel özetlemiş. Kitabı okumayanlar için tamamını sizlere Türklüğümle iftihar ederek aktarıyorum.
Dinle, “Ne mutlu Türküm diyene” yazısını silen sefil zihniyet! Kolay mı sanıyorsun, ben o yazıyı silerimde Türk’ü tarihten siler mi sanıyorsun? Yanılıyorsun.
Türk’üm ben, Altaylar’dan, Balkanlar’dan, Sibirya’dan, Hindistan’da her dağda izim var, kolaysa sil. Her dağın doruğuna çık orada Türk’ü bulacaksın. Her dağın yamacına sığın orada Türk’ü bulacaksın. Kaz o dağı gir içine dağın yüreğinde Türk’ü bulacaksın. Türk’üm ben, Tanrı Dağlarında, Himalayar’da, Toroslar’da tarih yazmış, iz bırakmışım kolaysa sil.
Türk’üm ben, Sibirya’nın buzulunda, Afrika’nın çölünde her kum tanesinde, her kar tanesinde adım yazar benim. Türk’üm ben, üç kıtanın göllerinde, denizlerinde, nehirlerinde suyu aziz kılan milletim ben. Denizleri göl eden, nehirleri taşıran gücüm ben. Türk’üm ben, üç kıtanın her dağında, her bağında, tarihin her çağında uygarlıklar yaratmış, iz bırakmışım. Mührümü vurmuşum yeryüzünün bağrına, insanların ruhuna. Toprağını, ekmeğini değil, gönlünü almışım insanların, sil kolaysa vicdanlardan beni.
Ya sen? Türk’ün mutluluğuna, Türk olma mutluluğuna göz diken sefil, ne yarattın bu dünyada insanlık namına sen? “Ne mutlu Türküm diyene” diyecek bir atan var mı senin? Ne mutlu bize ki, atamız o sözü söyledi ve bize nasihat eyledi. Türk olmak mutluluğu yeter dedi. Kolaysa gel beynimden sil o sözü. Kolaysa gel kalbimden sil o sözü. Anlamadığın şu ki, o sözün kutsallığı dağa taşa yazılmasından değil, o söz kutsal olduğu için dağa taşa yazdık biz onu. Kalbimizle koruduk.
Söz silmek kolay belki ama kolaysa o söz kadar atamın sözü kadar etkili bir söz et, edebilirsen. Ama hiç çabalama, edemezsin o sözü etmek için Türk olmak gerekir. Türk’ün yaptıklarını silmekse görevin, bil ki ne senin, nede yedi sülalenin ömrü yetmez silmeye. Ve unutma ki ‘söz silenler’ değil ‘söz yazanlar’ tarih yapar. (Ar damarı patlamışlara arz ederim Z.Ö.)