Hükümet ekonominin tıkırında olduğunu, hiçbir sorun olmadığını, IMF’ye borcun ödendiğini iftiharla anlatıyor. Başbakan yardımcısı Ali Babacan, “IMF tuş oldu” diyor. Başbakan, “Rabbim o günleri tekrar yaşatmasın” diyor da, bizler ekonomiden anlamayanlar, bunu çok güzel yutkunuyoruz. Fakat ekonomistler, hükümetle hem fikir değil.
Ekonomistler, “Sıcak parayla güller açtı” diyorlar. Bir zamanlar elli binlerde sürünen, elli binde bir inen, bir çıkan İMKB (İstanbul Menkul Kıymetler Borsası) endeksi, seksen binleri aştı. Borsada oynayanlar için iyi kazanç. Borsanın kerameti sıcak para. Sıcak parada dışarıdan geliyor. Sıcak paranın yıllık kazancı %63.2. Asgari ücretlinin net maaş artışı yıllık %7.3. Sıcak paranın %63.2. Hadi bakalım AKP’ye oy veren asgari ücretli çöz bu problemi. AKP’nin 10 yılda ödediği faiz 341 milyar dolar.
Bir banka elindeki parayı Endonezya’da yatırsa %5.5, Rusya’ya yatırsa %16, Türkiye’ye yatırsa %63.2 dolar cinsinden kar ediyor. Ekonomi şimdi sıcak parayla dönüyor. Bu da imalat sanayini etkiliyor. Fabrikalar kapanıyor, imalat yok. İşsizlik devamlı artıyor.
TOBB Başkanı Rıfat Hisarcıklıoğlu, Anadolu’daki iş adamlarına yaptığı konuşmada, ekonomik disiplinin önemini anlatıyor ve “Bugün borç alan, yarın emir alır” diyerek Sultan Süleyman’ın bu meşhur sözünü örnek gösteriyor. Devamında da, “Eğer hükümetler, birbirinden emir almaktan hoşlanıyorlarsa, kemikli duruş istiyorsa, bütçe açığı vermemeyi becerecek. Bütçemiz devamlı açık verirse, dış borca muhtaçsınız. IMF’nin de, Dünya Bankasının da, ABD ve AB’nin de karşısında dik duramazsınız” diyor. Dünyada cari açığı en fazla olan dördüncü ülkeyiz. Borç alıp emir alan ülkeyiz ve bunun için Güneydoğu sorununu 30 yıldır çözemiyoruz.
AKP devletlin 80 yılda yaptığı iç borcu, 10 yılda 3 katına çıkardı. AKP devletin 80 yılda yaptığı dış borcu, 10 yılda 2.5 katına çıkardı. Özel sektör borcu 43 milyar dolardı. Şu anda 5 kat fazla borçlu. AKP 2003-2008 yılları arasında IMF’den 18 milyar dolar borç aldı ve kullandı. Türkiye’nin şu anda borç toplamı 645 milyar dolardır.
AKP ayrıca, Cumhuriyet döneminin bütün kazanımlarını sattı.(Tüpraş-Telekom gibi)The Ekonomist gazetesinin verilerine göre (Eylül 2013)Türkiye ekonomisi en kırılgan ve ekonomide kırmızı üstü kırmızı durumunda, yani alarm veriyor.
AKP sağlık reformu ile övünüyordu. Ekonomi “SOS” verdiği için sağlık harcamaları da özel hastanelerle anlaştı ve sağlık masraflarının %200’nü vatandaştan alacaksın dedi. Yani bir ameliyat için devlet 1000 TL verirse vatandaş 2000 TL verecek demektir. Alın size sağlık reformu. Başbakan ne diyordu, “Özel hastanelerde tedavi olacaksın, beş kuruş para vermeden de çıkacaksın” Ne oldu şimdi AKP’nin övündüğü göklere çıkardığı sağlık reformu yere nasıl çakıldığını görmüyor musunuz?
HACI OLABİLMEK
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve eşi, Suudi Arabistan Kralı Abdülaziz’e kendilerini davet ettirerek hac’ca gittiler. Hac resmi gezi değildir. Özel gezidir. Dinimizin beş farzından birinin yerine getirilmesidir. Bütün Müslümanlar bu farz’ı imkânları olsa da yerine getirebilseler.
Cumhurbaşkanı hac’ca giderken, devletin uçağını kullandı. Devlet memurları, resmi gezilerinde devletin resmi vasıtalarını kullanabilirler. Fakat özel gezilerinde kullanamazlar. Bu kural Cumhurbaşkanı, Başbakan, Bakanlar içinde geçerlidir. Cumhurbaşkanı, uçağın günlük kira bedelini ve yapmış olduğu masraflarını da inşallah cebinden karşılamıştır. Bugüne kadar gazetelerde uçak masraflarını cebinden karşıladığına dair bir yazı görmedim.
Eğer uçak masraflarını karşılamadı ise ve karşılamaz ise fakir fukaranın tüyü bitmemiş yetimin hakkını yemiş olur. O uçak halkın vergileri ile alındı. O uçakta halkın hakkı var. Uçak bedelini ödemediği takdirde devleti sömürmüş olur. Allah halkın parasıyla hacca gitmeyi kabul eder mi? Allah bilir ama belki hacılığı bile kabul olmaz. Allah, “kul hakkı” ile karşıma gelme der. Uçak masraflarını karşılamadığı takdirde, ben vatandaş olarak Cumhurbaşkanı’na hakkımı helal etmiyorum. Mahşer günü iki elim yakasında olacaktır.