Bazı insanlar ‘kış yorgunluğumu üzerimden atıyorum’ derler. Benim yorgunluğum yokta tembelliğim var. Nedense yaz aylarında tembelleşiyorum. Sizlerle yaz aylarında yazılarımda sohbet imkanı bulamıyorum. Yine kış geldi yazı yazmaya devam edelim. Ülkemizin olaylarını, siyasetini irdeleyelim.
Evet Merhaba
Demokrasi aşığı başbakan! Demokrasi paketi hazırlamış. 30 Eylül 2013 tarihinde paket, başbakan tarafından açıklandı. Paketin hazırlanmasında sivil toplum kuruluşları dahil 76 milyonunda değil herhalde 6 kişinin haberi vardı. ‘Demokrasi benim için amaç değil araçtır’ diyen başbakanın bu zihniyetiyle hazırlanan bu pakette herhalde kendi demokratik doğrularını ihtiva ediyor olsa gerek.
Paketin sunuş konuşmasının üçte ikisi nasihat ve muhalefet partilerini eleştirmekle geçti. Paket açıldı içinden çapanoğlu çıktı. Paketin Abdullah Öcalan onaylı olduğu görüldü. ABD talepleri de işin cabası.
Paketin en çarpıcı cümlesi ‘En kötü şey muhalefetin olmasıdır’ sözüdür. Başbakan, muhalefet edilmesini sevmez. Hiçbir partilisi ve milletvekili de muhalefet edemez. Başbakan paketin hazırlanmasında muhalefetin fikirlerini sormadı, kendisine muhalefet eden gazeteleri de içeri almadı. 76 milyon insana çok sevdiği ileri demokrasi örneği verdi.
Paket açıklandı. Görüldü ki, Türklük, Atatürkçülük ve ilkeleri öteleniyor. Zaten daha önceki dönemlerde de pek çoğu ötelenmişti. Milliyetçilik ayaklar altına alınmıştı. Ulusalcılarla hesaplaşma zamanı gelmişti. Kindar ve dindar gençlik yetiştirilmek isteniyordu. Kadınların çalışmayıp evde oturması, üstlerindeki kara çarşaf gibi beyinlerinin de kararması isteniyordu. Ülkeyi kurtaran Atatürk ve silah arkadaşlarına ‘iki ayyaş’ diye hakaret ediliyordu. Milli bayramlar unutturulmaya çalışılıyordu. Valiliklerden ‘TC’ ifadesi kaldırılıyordu. Türklük ve Cumhuriyet hoşlarına gitmiyordu. Bunlar iktidarı kesmedi. Bu açıklanan I. Paketin devamında bakalım neler göreceğiz.
Biraz kabaca paketi bir inceleyelim, daha sonra ayrıntılarına ineriz.
Bu pakette neler var? Bu pakette barış, huzur, kardeşlik ivmeleri yükseliyor mu?
Gençlere bundan sonra tolerans sağlanacak mı? Yoksa millileştirilmek istenilen biber gazına daha çok kimyasal maddeler konularak, daha çok gencin ölmesi ve sakat kalması mı sağlanacak?
Yaşam hakkı gözetilecek mi? Dolmabahçe Ofisi’nde çalışma yapılacağı yerde, vapurdan inenler ve kısa etek giyenler mi takip edilecek.
Yalan ve iftiraya uğrayan insanlara bundan sonra iftira atılmayacak mı?
İnsanlarımız gerilimden kurutulurlar mı?
AB genişlemeden sorumlu komiseri Günter Verheugen’den bugüne kadarki komiserlerin isteklerine pakette cevap veriliyor. Anlaşılıyor ki, AB ne isterse vereceğiz. Onlar, ‘Ulusalcılığı kaldırın, Atatürk inkılaplarını defterden silin, ordunuzu etkisizleştirin’ diyorlardı. Hamdolsun bu hükümet hepsini yapıyor.
Alfabeye Q, W, X harflerini koymakla demokratikleşiyoruz da, Le Monde gazetesinin dediği gibi, ‘Erdoğan Kürtlere doğru adım attı’. Utro (Rusya) gazetesi ‘Kürt reform paketi, Türkiye yönetimi Kürt azınlığa stratejik sayılabilecek daha fazla hak sinyali vermiş oldu’ diyor. Yani demokrasi yok da Apo ile anlaşmanın ödünleri var.
Pakette ‘Kürtçe özel okullar serbest’. Bu gelecekte de Kürtlere anadilde eğitim serbest olacak demektir. Dil bir milletin mayasıdır. Bir milletten dili ayırdınız mı, o millet bölünmeye mahkumdur.
Başbakan bir dış seyahat dönüşünde uçakta gazetecilerin sorduğu soruya, ‘Anadilde ve özel okullarda anadilde eğitim yok. Biz ülkeyi bölecek hareketlerde bulunmayız’ demişti. Başbakan ne oldu da özel okullarda Kürtçe eğitime izin verdiniz? Nereden emir aldınız? Anayasanın 42. maddesini bilmiyor musunuz?
Bakınız 42. madde ne diyor; “Türkçeden başka hiçbir dil, eğitim ve öğretim kurumlarında Türk vatandaşlarına anadilleri olarak okutulamaz ve öğretilemez”
Anayasa üyeleri, HSYK üyeleri emrimde, istediğimi çıkartırım demek mi istiyorsunuz. Anayasa sizi bağlamıyor mu?
Başbakan, ülkeyi Atatürk kurdu ve bütünleştirdi. Siz ise ülkeyi bölme çabası içerisindesiniz.