Yeşilin, ağaçların korunması, rantın durdurulması isteği ile masumane bir şekilde bir miktar genç, hükümete durun, yapmayın dedi. Aldığı cevap tazyikli su, gaz ve cop oldu. Cevap aldıkları tazyikli su ve gaz ve daha sonra plastik mermi bütün Türkiye’ye yayıldı. Hemde bir hiç uğruna, inat uğruna, ben değişmem söylemlerine öyle bir cevap verildi ki gençlerden, ‘ben değişmem’ diyende şaşırdı bu tepkiye ama yiğitliği de elden bırakmak istemiyor.
Türkiye’nin imajı da bütün dünyada sıfır oldu. Dünyada ve ülkesinde yalnız kaldı. Başbakan ‘gezi zararımız 100 milyon lira’ diyor. Bu zarara senin inadın sebep oldu. Bir taraftan mitingler düzenliyorsun, bindirme insanlar topluyorsun, din-iman, cami-kuran diyorsun, mütedeyyin Müslümanları saflarında tutmaya çalışıyorsun ama nafile. Sen halk arasında değilsin, göremiyorsun, anlayamıyorsun, duyamıyorsun, etrafın yağcılarla dolmuş hissetmiyorsun.
Başbakan, halkına da yalan söylüyorsun. ‘polis ne yaptı, kurşun mu attı’ diyorsun. Polis kurşunuyla ölen Ethem Sarısülük değil mi, eceliyle mi öldü. Sen inkarcı olursan bakanlarında olur. Balık baştan kokar. İçişleri bakanı ‘tazyikli suda kimyasal madde yok’ dedi. Toma’lara kimyasal maddeyi polislerin koyduğu görüntülendi. Kimyasal maddeyle gençlerin gözlerini kör ediyorsunuz. Siz 1918 yılının İngiltere başbakanı mısınız! 1918 yılında esir düşen 150 bin askerimizi, Mısır İskenderiye’de bulunan Seydibeşir Usare kampında havuzlarda ilaçlı suya kafalarını, İngiliz askerleri silah zoruyla sokturdular ve 15 bin askerimiz kör oldu. Şimdi sizde ilaçlı suyla gençlerimizi kör ediyorsunuz. Hiç mi insafınız kalmadı?
Mitinginizde, başbakan olarak ‘hiçbir yerde böyle bir başbakan göremezsiniz’ diyorsunuz, doğrudur. Başka devletlerin kullandığı, emir kulu yaptığı ve “Ortadoğu’nun eşbaşkanıyım” diye böbürlenen dünyada hiçbir başbakan yoktur.
Başbakan, sizin bir bakanınız daha var, sizin bir numaralı yağcınız. AB bakanı ama bazen dışişleri, bazen içişleri bakanı olarak beyanatlar patlatıyor. Görev süresince Türkiye, AB ile bir arpa boyu yol yürümedi ama herhalde efelenmeyi sizden öğrendi. Gezi Parkı olaylarından dolayı AB ülkeleri endişelerini dile getirince “Gerekirse AB’ye bak oğlum git deriz” diye efeleniyor. Aynı bakan, “Taksim’e çıkanlar teröristtir” diyor. Ya Kazlıçeşme’dekiler ne oluyor, kahraman mı? Yolları kesmeseydiniz, otobüsleri boğaz gemilerini, metroyu durdurmasaydınız bakalım Kazlıçeşme mi kalabalık, Taksim mi kalabalık olacaktı. Kazlıçeşme’ye gidenlere belediye otobüsü, şehirlerarası gemi, kumanya, Taksim’e gidenlere tazyikli su, biber gazı, plastik mermi hemde acımasızca. Sonra al sana ileri demokrasi!
Taksim’e çıkanlar saf, temiz insanlar. Ellerinde karanfiller, Türk bayrakları var. Birde diktatörlüğünüzü protesto etmek için tencere-tava var. Orada toplanan gençler ne provakatör (provakatörleri yanlarından kovdular), ne faiz lobisi, ne rantçı, ne marjinal, nede dış güç tahrikçileri. O insanlar, ellerindeki yiyeceği polise verenler, taş atanlara etten duvar örenler, kendilerini şiddet ve küfre karşı adamış, namaz kılan, kandile saygı gösteren, parkı, bahçeyi ve caddeleri temizleyen, kimliğine saygı duyulmasını isteyen insanlar topluluğudur.
Yalan ve iftira ile bu ülke yönetilemez. ‘ateşli silahla vurulan polisler var’ diyorsunuz. İftira atıyorsunuz, sonra ispat edemiyorsunuz.
Başbakan, ‘polisin toplumsal olaylara müdahale gücü artırılacak’ diyor. Herhalde ağır makineli tüfek, savaş uçağı, havan topu gibi silahlarla teçhiz edilecekler. Sonrada ağzını açan insan herhalde havaya uçurulacak. Bunlar herhalde ileri demokrasi gereği yapılacak.
Başbakan, yıllarca PKK’nın bölemediği Türkiye’yi siz bir ayda böldünüz. Bravo sizlere.