”
Cumhuriyet bize verilmiş en büyük armağandır. Ülkeden
düşmanı kovan, devrimlerini yapan kurucu irade, Avrupa diktatörlerle
yönetilirken, ‘’Türkiye’nin yönetimi Cumhuriyet’’tir demiş. Fakat 1950
yıllarından sonra karşı devrim hareketleri başlamıştır. Referansları İslam dini
olan bir düzen içinde yaşamak istiyorlar. Artık cumhuriyetin kurulu düzenini
değiştirmek istiyorlar. Şuanda cumhuriyet devrimleri değil, karşı devrim
iktidardadır. Etnikçilik ve dincilik ülkemizi yönetir hale geldi.
Güzelim cumhuriyet okulları, imam hatip okullarına
dönüştürülüyor. Öğrenci ve velileri isyan ediyor, fakat onları dinleyen yok. 5
öğrenciden 3’ünün başı türbanlı, yaşları da 12-13. Bunlar özgür iradeleriyle mi
tesettüre giriyorlar? Üzerlerinde mantoları var, sokakları süpürüyor. Yeşil
camiinde çarşaflı birisi (kadın-erkek olduğu belli değil) yüzü de Taliban
örgütünün kadınları gibi kapalı. Ülke her geçen gün ılımlı islama doğru hızla
sürükleniyor.
Geçtiğimiz günlerde bir tv programında İlahiyat Fakültesi
mezunu bir şahıs, ‘Atatürk karşıtıyım’ diyor.
Bunlara ilahiyat mı, Atatürk karşıtlığı mı öğretiliyor? Bilmiyor ki, bu sözü
bile Atatürk sayesinde söylüyor. Yaşadığı devlet Atatürk’ün kurduğu devlet ve
cumhuriyet. Okuduğu okul, dinlediği ezan, okuduğu kuran, kıldığı namaz Atatürk
sayesinde. Atatürk ve silah arkadaşları bu ülkeyi kurtarmasaydı anan belli
olurdu da ya baban belli olur muydu acaba? Nedir sizin bu Atatürk
düşmanlığınız, her geçen günde çoğalmaya başladınız. İnsanda ar olur, utanma
duygusu olur. İstiklal Savaşının Ali
Kemal’leri.
Dışişleri bakanı, Ortadoğu ülkelerine Osmanlı ağabeyliği
taslıyor. Türkiye’nin Ortadoğu’da, mezhepsel güç olarak hamilik yapması
taraftarı. Bilmiyor ki, Ortadoğu bataklığına saplanan, oradan bir daha çıkamaz.
Bakan, ABD’nin BOP projesini uygulamak istiyor. Türkiye’ye biçilen rolü yerine
getirme peşinde.
Dışişleri bakanı, Osmanlı hanedanı ile buluşuyor. Her
yılda buluşma önerisi getiriyor. Onların pek çoğunun Türklüklerini
kaybettiklerini ve dinlerinin Hıristiyan olduğunu bilmiyor mu? Fakat Kurtuluş
Savaşını yapan kumandanların çocukları, torunlarıyla biraraya gelemiyor. Acaba
neden?
Dışişleri bakanı, bunlarla uğraşacağı yerde Türkiye’nin
menfaatlerini koruması lazım. Ege’de Türk karasuları içinde kalan 16 insansız
adaya, Yunanlılar önce bir aile ve 10 hayvan, sonra daha fazla insan ve hayvan
gönderiyor. Türkiye’den ses çıkmayınca Yunan bayrağını çekiyorlar. Adanın
birine yunan başbakanı ve cumhurbaşkanının da gelmesine ses çıkarmıyor ve bizim
olan o toprak parçasının Yunanistan’a geçmesine göz yumuyor. Soran gazeteciye
de, ‘’Yunanistan’la görüşüyoruz’’
diyor. Bir yunan gazetecide kendi bakanına soruyor. Aldığı cevap, ‘’Türkiye ile bu konuda herhangi bir
temasımız yok’’. İşte Türkiye böyle yönetiliyor. Yazıktır, öğrenince içim
kan ağladı.
Şimdi bir süreçtir gidiyor. İktidar üç dönemdir yemin
ettiği halde, yeni anayasadan TÜRK
sözünü kaldırma peşinde. İktidarın ‘Türk Cumhuriyeti’ne karşı alerjisi var. CHP
Genel Başkan Yardımcısı umut Oran, Ali Babacan’dan, TC Ziraat Bankası’nın ismindeki
‘’TC’’ kısaltılmasının niçin artık
banka şubelerinin tabelalarında kullanılmadığının açıklanmasını istiyor.
Cevabını çok merak ediyorum.
İmralı tutanakları açıklandıktan sonra, Öcalan’ın talepleri
ile başbakanın ifadeleri örtüşüyor. Şuanda görülen o ki, PKK siyasi amaçlarını
kabul ettirir hale geldi. Anayasa pazarlığı muhalefetle değil Öcalan’la
yapılıyor. Şunun bilinmesi lazım, devlet insanlar gibidir. Haysiyet ve onuru
ile yaşarlar.
Bu çalışmalar, PKK’nın, AKP eliyle meşrulaştırılmasıdır.
Hükümetin aczidir. PKK, emperyalist güçlerin Ortadoğu’da maşasıdır. Bir gün
kullanıldıktan sonra atılacaklardır. PKK’da bunun farkındadır.
Bu pazarlıklarla halk, kazana atılan kurbağa gibi yavaş
yavaş alıştırılarak, altındaki ateş çoğaltılarak, ölüme mi götürülmek
isteniyor.
Bu süreç barış için değildir. Ortadoğu’daki mevcut
devletlerin parçalanma çalışmasıdır. Bu BOP’un bir parçasıdır. Irak parçalandı,
Suriye parçalanma safhasında, Türkiye ve İran parçalanmak için sıradadır.
Halk feveran halindedir. İsyan ediyor. Buna geçit
vermeyecektir. İnönü, Kurtuluş Savaşında, ‘’Bu dağın arkasındaki son askerde
ölmeden bu ülke istila edilemez’’ demişti. Bu ülkenin asli unsurları olan biz TÜRK’ler ölmeden ülkemiz parçalanamaz.
“