”
İki zat masanın uçlarına oturmuşlar, Türkiye’yi kurtarma planları yapıyorlar. Pazarlıklar yapılmış, notlar tutulmuş, iş tokalaşma aşamasına gelince muhatap, dur bakalım M. Karayılan ne diyecek. Avrupa ne diyecek. Üç BDP’li milletvekilinin de Karayılan’la görüştürülmesini emretmiş. AKP’nin MİT müsteşarının ve başbakanın kurtarıcısı 3 BDP m.vekiline, mutabakat metnini ve talimatlarını vermiş, yani fotoğrafı uzatmış. Emirde vermiş, Karayılan’la görüşün, oda çektiği fotoğrafları bana göndersin.
Siz sayın okurlarım, bu satırları okurken belki Karayılan’ın çektiği fotoğraflarda bir yoldan Türk halkına ulaşırda, iki fotoğrafı birleştirerek gerçekleri daha net görebiliriz.
Başbakan muhatabın talimatlarını almış, ‘ben konuşmayacağım’ diyor. AKP’den kimseye de konuşma izni vermiyor. Başbakan herhalde Karayılan’ın fotoğraflarını bekliyordur. Öyle zannediyorum ki, ‘Türk milliyetçiliğini ayaklar altına aldığının’ bunun faydasının da olmadığını görerek uykudan uyanacaktır.
Başbakan ‘her türlü engellemelere rağmen, sabotajlara rağmen biz bu süreci devam ettireceğiz. Kan ve gözyaşı dursun’ diyor. Sizi engelleyen yok, kan ve gözyaşının durmasını herkes istiyor da, Öcalan’ın taleplerini yerine getirecek misiniz? İlk önce bunu bir söyleseydiniz. Muhatabınız Öcalan’da sizinle aynı düşüncelerde mi? ‘dediklerimi yapmazsanız, 100 bin kişilik ordum İran, Irak ve Suriye’de’ diye tehdit ediyor.
Başbakan olarak, siz her şeye müdahale ederken, sizin düşüncenizde olmayanlara her türlü hakareti yaparken, gazetecilik yapan ve gazetelerinde yayın yapanlara, sadece gazetecilik görevini yaptığı için ‘batsın sizin gazeteciliğiniz’ diyorsunuz da, neden Öcalan’ın tehditlerine cevap veremiyorsunuz, ‘dut yemiş bülbül’e dönüyorsunuz.
Şimdi başbakana sormazlar mı; ‘’Türkiye’de hiçbir vatandaş, polis, asker, sivil insanları vurma hakkına sahip değilken, terör örgütü kuran, 30 yılda 40 bin cana mal olan Öcalan’ı yanlış uygulamalarınızla siyasi lidere dönüştürmüş, meşruluk kazandırmış olmuyor musunuz?’’ diye.
29.06.1999’da Öcalan yargılanıp son söz verildiğinde, ‘vatana ihanet suçlamasını kabul etmiyorum. Vatanın birliği ve özgür vatan için mücadele ettiğime inanıyorum’ demişti. Öcalan, ‘bu vatanın birliği için mi mücadele etti’ de idam kararı verildi. Sizde aynı kanaatte misiniz de şimdi muhatap alıyorsunuz? Dünyada silah bırakmadan muhatap alınan başka bir terör örgütü örneği var mıdır?
İmralı tutanakları gösterdi ki, Öcalan’a biçilen rol her şeyin üstünde, başrolde ve hatta yönetmen. O ne derse o noktasına gelmişsiniz. Hükümet, MİT, BDP herkes onun ne söyleyeceğini, hangi planı ne zaman devreye sokacağını bekliyor. Acaba, barış ve kardeşlik planını Öcalan’dan mı bekliyorsunuz? Onu barış kahramanı yaptığınızın farkında mısınız?
Öcalan, sizin başkanlık isteğinizi destekliyor. Sizin verdiğiniz tavizler nelerdir? Bu açık pazarlıkta, tutanaklar dışında başka talepleri var mıdır? Tutanaklardan siz ve AKP hicap duyuyor musunuz? Birde böyle rezil bir sürece muhalefet partilerini ortak etmeğe çalışıyorsunuz.
Başbakan, Türkiye’nin bir parçasını koparmak isteyenlerle müzakere masasına oturuyor musunuz?
Bülent Arınç, ‘biz bunun böyle olacağını biliyorduk’ diyor. Dini bütündür de acaba istiareye mi yattı?
Yandaş medyanın, ki medyanın %90’ını oluşturuyorlar, zihinleri mi durdu, gözleri mi karardı da hiç yazmıyorlar, hiç tv de konuşmuyorlar. Düne kadar mangalda kül bırakmıyorlardı.
MİT’in içinde PKK’lı var mıdır? Zaman gazetesinden Ekrem Dumanlı bunu iddia ediyor.
Başbakan, Öcalan’ın ifadelerini haysiyet kırıcı, onur kırıcı, aşağılayıcı olarak görüyor musunuz?
Başbakan, Öcalan’la hazırladığınız yeni anayasadan Türk sözcüğü ve Tek dil ifadesi kaldırılacak mıdır? Millet, ‘Ne mutlu Türküm’ ve ‘Atatürk milliyetçisiyim’ demekten korkar hale geldi de!
Basın yazmayacaksa, tv yorumları yapılmayacaksa ki öyle, batsın böyle ileri demokrasi.
Son sözü, son kararı Türk Milleti söyleyecektir.
Bu vatan bizimdir, bu cumhuriyet bizimdir.
“