“
Sevgili okurlarım, Bursa’ya taşınma işlerim dolayısıyla 3
ay sizlerle olamadım ama bundan sonra yine yazmaya devam edeceğim.
Ben 2,5 yaşında annemi, 10 yaşında babamı kaybetmiş, anne
baba sevgisi ve özlemini çekmiş bir insanım. Sizler yaşayan anne ve babanıza
sevgi ve saygıyı eksik etmeyin, kaybedince onların değerini anlarsınız.
Bu hafta bir gazetenin, genç bir kız kardeşimizle yapmış
olduğu bir röportajı okudum. Bu beni çok etkiledi, onu okumayan okurlarıma,
görüşlerimi de belirterek ulaşmak istedim.
Ergun Saygın, bu devlete hayatını vakfetmiş, genelkurmay
ikinci başkanı olmuş bir asker. Şuanda hapishanede. Gerekçede, ‘Teör örgütü
kurmak ve ihtilal yaparak hükümet devirmek.’ Balyoz davasından içeride. Balyoz davasında 2 bin CD sahte olduğu bilirkişi tarafından tespit edilmesine rağmen, karar veren hakimler tarafından itibar edilmedi, edilmiyor.
Ergun Saygın’ın şuanda ‘’Kalbi %30, Akciğeri %40
çalışıyor. Refakatsiz yaşayamaz raporu var. Mahkum koğuşu, hastanedeki cezaevi.
Hasta kilitli demir kapılar ardından yatıyor. Şekeri var, yüksek tansiyonu var,
el ve ayakların uyuşma var, ayağı kesiliyor hissetmiyor bile, sağ eli neredeyse
hiç tutmuyor, bir bacağı öbüründen ince, en fazla birkaç adım atabiliyor.
Durduk yerde bayılıyor. Bazen kalbi duruyor.’’
Tutuklandığında Adli Tıp, ‘’Diyetini, tedavisini ve
poliklinik şartlarını sağlarsanız cezaevinde kalabilir’’ diye rapor veriyor.
Hasta şuan hastane ve hapishane arasında gidip geliyor. ‘’Hastane virüsü
kapıyor, şuuru kapanıyor, dili dönmüyor, şekeri 500’e fırlıyor, ateşi 39’a
çıkıyor. Doktor bir taraftan kalbini kontrol ederken bir taraftan da soğuk duşa
sokuyor.’’
Bu insan, ‘’Enlemesine beş adım, boylamasına altı adım
bir odada kalıyor. 10 metre bile yürüyemeyen bu adamı, kaçmasın diye dört
silahlı asker, bir astsubay, bir gardiyan kapısında bekliyor.
Kaldığı koğuşta iki divan, birinde kendi diğerinde
refakatçi kızı kalıyor. Kızının içi kan ağlıyor, babasına yapılan haksızlıkla.
Bu asker ki, ‘’Babasız büyümüş, Darüşşafaka da okumuş,
ona göre onun babası ‘devlet’. Ne olursa olsun, Allah devlete zeval vermesin’’
diyen bir insan.
Bu insan kaçabilir mi? Kaçmak için sağlığı yerinde olsa
bile o bir Türk generalidir. Hiçbir devlete doyun eğip başka topraklarda
yaşamaz, yaşayamaz. Onun, gurur, haysiyet ve şerefi vardır.
Sayın karar veren hukukçular, vatana ihanetten kaçan
ümmetçi Vahdettin ile Mustafa Kemal’in generallerini karıştırmayın.
Avrupa’dan gelip, 40 bin kişinin katili Öcalan’ın yaşam
şartlarını inceleyen o sözde insan hakları savunucuları neden bu insanların
hapishane hayatını incelemiyorsunuz? Çünkü sizin göreviniz, ülkemizin
parçalanmasına yöneliktir.
Sayın Adalet Bakanı, Avrupa’dan emir alıp ülkemizi
parçalamak için terör örgütü kuran Öcalan’a TV tahsis edeceğinize, ölüm
noktasına gelmiş, kanser olmuş bu insanların hayatlarını kolaylaştırmak için,
eski lideriniz Erbakan’a yaptığınız kolaylığı yapamaz mısınız? Nedir bu asil
ordumuza karşı düşmanlığınız.
Ergun Saygın’ın kızı, bu kadar olumsuzluklardan sonra
isyan edebilir. Sadece mahkemenin neden tutuksuz yargılanmaya karar
vermeyenlere bir gün ‘’Gözlerinin içine bakarak, vicdanınız rahat mı’’
diyeceğim diyor. Birde babasına emir veriyor, ‘’İkinci bir emre kadar sana
ölmek yasak’’
Yüce tanrım, anne ve baba sevgisi olmayan, emperyalist
devletlerin yazdığı senaryolar ve onu uygulatma emri verenlerin emirleriyle
karar vererek, şanlı ordumuzu haysiyetsizleştirmek isteyen hukukçulardan,
ülkemi korumanı niyaz ederim.
Not: Daha geniş bilgiyi, babasının cezaevi adresi olan L5FG.BLOKSPOT.COM dan alabilirsiniz.
“