”
Başbakan, ‘’TBMM’de bir kez daha tarih yazdık. Mecliste kabul edilen 4+4+4 düzenlemesi, 28 Şubat sürecinin en önemli izi ortadan kaldırıldı. Hür irade, milli irade, demokrasi galip geldi.’’ dedi. Acaba öyle mi? Başbakanı babası Ali hocaya teslim etmiş. Ali hocanın dizi dibinde yetişmiş. Bu kesintili eğitim ile ilkokul 4. sınıf sonrası kızlar ya hocaya, ya kocaya gidecekler, ondan hiç bahsetmiyor.
Bizleri ise mahalle hocasına göndermek istiyorlardı. İlkokula eğitimciler, jandarma ile beraber ev ev dolaşıp kayıt yapıyorlardı. Atatürk devrim yasalarının ayrılmaz bir bütünü olarak Tevhid-i Tedrisat kanununa göre, çağdaş eğitime zorluyorlardı.
Anayasanın 174. maddesi devrim yasalarıdır. Bunun üzerinde hiç durulmuyor. İktidarın 4+4+4 yasası, anayasanın 174. maddesine aykırıdır. Şimdi iktidarın borazancılığını yapan bütün TV’ler Said-i Nursi ve Kürdi’nin, Fettullah Gülen’in külliyatlarını halka empoze etmekte yarışıyorlar.
Başbakan, ‘’Bu yasa ile meslek liselerinin önü açılıyor. İmam Hatiplerin orta kısmı açılacak.’’ diyor. Ülkemizde çeşitli branşlarda meslek lisesi mezunu çok var. Hepsi iş arıyor fakat bulamıyor. Kimisi çaycılık yapıyor, kimisi inşaatlarda harç karıyor. Bu şartlar altında hele hele ortaokulla beraber okuyacak İHL mezunları ne iş yapacaklar? İHL ve İlahiyat Fakültesi mezunlarının yeri Diyanet İşleri ve camiler olduğuna göre, meslek lisesi mezunu, İHL’ler, hangi mesleklerini nerede icra edecekler.
Cami yaptırmak masraflı iş, devlet pek yapamıyor, vatandaşlarda yapamıyor. Başbakan acaba, iman yasasında değişiklik yapıp, 800 m² alanı geçen binalarda sığınak ve otopark yapma mecburiyeti olduğu gibi, şimdi de mescit yapma mecburiyeti mi getirecek? Her mescide bir İHL’li tayin ederek istihdamlarını sağlayacak olabilir! Yada bir siyasetçi, ‘’İmam Hatipler bizim arka bahçemiz’’ demişti. Başbakanda, İmam Hatipler bizim gül bahçemiz, mesleklerini icra etmeleri mühim değil yeter ki dindar neslimiz mi olsun diyor!
CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu, ‘’Kutsal kitabımız hepimizin baş tacıdır. Onu evlerimizin en güzel yerlerine asarız. Annelerimiz oyalı kılıflarla süsler, ellerimize besmeleyle alırız.’’ dedi. Başbakan bu sözlerle alay ediyor. Ben 71 yaşındayım, evet o kutsal kitap çocukluğumdan bugüne kadar o şekilde muhafaza edildi. Gereğince ve Cuma akşamları açılıp okundu ve okunuyor. Bir süs, bir dekor olarak görülmedi. Din tüccarı, dinciler, kur’an-ı kerimi belki hiç eline almadılar ama din üzerinden siyaset yapmasını, halkı kandırmasını bildiler. Cennetin anahtarlarını vereceklerini dahi vaat ettiler.
4+4+4 yasası, Milli Eğitim yasasında değişiklik içeren yasa olmasına rağmen, neden bunun içine ihale yasasında olması gereken Fatih projesi için, kamu ihalesi yasası dışına çıkılarak, ihalesiz 20 milyar dolarlık tablet bilgisayar alımı konuluyor da, Başbakan neden bundan bahsetmiyor. Bu 20 milyar dolar, hangi şartlarla, ne şekilde, sorgusuz sualsiz kimlerin cebine gidecek. Bundan kimler rant sağlayacak. Vatandaşın vergileriyle toplanan bu paraların ihalesiz tablet alımıyla, kimlerin cebine uçurulacak. Bu yetim hakkı yemek değil midir? Yazık ve günah değil midir? Bazılarının gözünü devletin parası bürümüşse onlar için günah herhalde yoktur. Rant paylaşımı vardır. Adrese teslim vardır. Yangından mal kaçırma vardır. Kur’an-ı kerimin yolsuzluklara kalkan edilmesi vardır. Yalaka basında ise bu konuda hiçbir haber yoktur.
Bir tarihte, sağ siyasi bir lider açık hava toplantısında, kur’an-ı kerimi eline alıp öpmüştü. Bunu gören ikinci bir sağ lider aynı tarihlerde, o da kur’an-ı kerimi eline alıp öpmüş ve başının üstüne koymuştu. İkisinin de amacı dini, siyasete alet etmekti, (Bugünde yine sağ liderler aynı tezgahın peşindeler) oy toplamaktı. Bizim seçmenimiz din, iman diyen, dini kullanan siyasileri çok sever. Bilmeli ki onlar için din mühim değil, oy mühimdir. Din siyasete alet edilebilinir mi? Onlar için mühim olan dini siyasete alet et oyu kap, rantı sağla, cepleri doldur. Bu paraları nereden buldun deyince de, ya ‘anasının çıkısından’ yada ‘oğlunun sünnetinden’ bulmuşlardır.
CHP hiçbir zaman dini siyasete alet etmemiştir. Rahmetli İnönü’nün evinde bir odası ibadet odası olarak ayrılmış, seccade, kur’an, tespih mevcut, bunu bir gazeteci tesadüfen görüyor, İnönü’ye, ‘’Paşam bunu gazetemde açıklayacağım’’ diyor. İnönü o gazeteciye, ‘’Bu konuyu yazmayacaksın, ibadet gizlidir. Dini, siyasete alet edemem.’’ diyor. (Bu konuyu Hakan Pulur makalesinde daha geniş yazmıştı) Ortaokul ve liselerde ‘’kur’an-ı kerim ve peygamberimizin hayatı’’ seçmeli ders olarak konulması teklifi MHP ile AKP arasında, ben teklif ettim kavgasına dönüştü. Bırakınız ne olur dini, siyasete alet etmeyiniz.
Biz CHP’liler, kur’an-ı kerimi baş tacı ettik, evimizin en güzel yerinde, en güzel şekilde muhafaz ettik ve okuduk. Şimdi korkum, 10 yaşında çocuk kur’an-ı çantasına alacak, bazen çantasını okulda, bazen sokakta yere atacaktır. Kur’an-ı kerimde yerlerde sürüklenecektir. Bunun günahı da AKP’nin olacaktır.
“