”
Başbakan, geçtiğimiz günlerde yaptığı bir konuşmada, ‘’Muhafazakar, demokrat bir nesil yetiştireceğiz’’ dedi. Yani ‘’dindar bir nesil yetiştirecekler. ‘’ Bu sözler benim çok tuhafıma gitti. Hangi devirde yaşadığımızın herhalde farkında değil. Hitler mi, Mao mu, Stalin mi tekdüze bir nesil yetiştirebildi. Bu üç liderde diktatördü, başarılı olabildiler mi. Başbakan herhalde kendisini onlardan daha diktatör görüyor.
İkinci günde konuşmasına, tepkiler üzerine açıklık getirdi. ‘’Ne yani dindar gençlik yetiştirmeyeceğiz de tinerci mi yetiştirelim’’ dedi.
Ben devlet okullarında okudum. Ne ben, ne arkadaşlarım, nede çevrem, ne tinerci olduk, ne balici olduk, ne esrarkeş olduk, eroinman olduk, nede dinci olduk. Bazen camiye gittik namaz kılıp Allah’a duamızı ettik, Allah’a sığındık, bazen de kafaları çektik.
Başbakan acaba İran gibi ‘’İslam Cumhuriyeti mi’’ kurmak istiyor. Solcularla, İslamcılar birleştiler 1979 yılında şahı devirdiler. Şah devrildikten sonra, İslamcılar, solcuların kellesini uçurdular ve ‘’İran İslam Cumhuriyetini’’ kurdular. Birleşmiş Milletler 2005 yılı uyuşturucu raporuna göre, İran dünyada uyuşturucu bağımlılığının en yüksek olduğu ülkedir. İran’da bugün 500 bine yakın uyuşturucu satıcısı bulunuyor.
Başbakan, İran değil de Afganistan’daki Taliban rejimi gibi bir nesil mi yetiştirmek istiyor. Taliban rejiminde kadınlar yüzünü açamaz. Eşi, babası, erkek kardeşi olmadan sokağa çıkamaz. Dünyada en fazla esrar Afganistan’da üretilir, içilir, satılır. Taliban rejimine göre kadın yüzünü açarsa, göz zinası olur, yalnız gezerse aşna fişne yapar.
Bizde de tarikatlar ve dini bütün nesil çoğalmaya başladı. Altında kot pantolon, başta türban, türban altında aman saçlar görünmesin diye bant, al sana İslami şart.
Çoğalan tarikatlarımız içinde, Müslim Gündüz’leri, Fadime Şahin’leri unutmadık. Bazı tarikat şeyhleri, müritlerine, ‘’anal ve oral seks yapabilirsiniz’’ diye öğütlerde verdi. Cüppeli Ahmet Hoca bile, bir stat dolusu mürit topladı. Onlara nasihatler çekti. Bazı müritler böyle bir etkinliğe gidemediği için ‘’hayıflandılar’’ bile. Hoca da müritlerinden nemalanarak, Osmanlı Saraylarını aratmayacak saraylar yaptırdı. Yabancı ülkelerden kendisine cariyeler getirdi.
Bu örnekler çoğaltılabilinir. Bunlar görünenler, bilinenler, su yüzüne çıkanlar. Suyun altında ise neler var yaşayıp göreceğiz.
Karacabey İmam Hatip Lisesi’nde okuyan bir kız, İstiklal Marşını okumamak için saklanmıştı. Babası da kaymakamdı. Bu çocuğa bu telkin verilmeseydi, bu çocuk İstiklal Marşını okumaktan kaçabilir miydi? Aynı yıllarda bir sünnet mevlüdü sonrası duayı bir genç yaptı. Duasında ‘’Büyük Abdülhamit Han’ın da ruhuna bağışlıyorum, sen kabul et yarabbi’’ dedi. Fakat, İstiklal Savaşını yapmış, yurdumuzdan düşmanları kovmuş, al bayrağımızı göklerde dalgalandırmış Atatürk ve onun silah arkadaşları ile cephede şehit düşen Mehmetçiklerimiz için duasını esirgedi, söyleyemedi. Çünkü onlarda Atatürk sevgisi yoktu, vatan sevgisi yoktu. Yanımdaki arkadaşlara bu hatibin kim olduğunu sorduğumda, ‘’İmam Hatip’te öğretmen’’ dediler. Çünkü bunlara göre Atatürkçü nesil yetiştirmek diktatörlük, dinsizlik, dindar nesil yetiştirmek ise demokratlıktır.
Araplarda dindardır. Her biri Amerika’nın, Avrupa’nın uşağıdır. O kadar çok petrol zenginliği olmasına rağmen teknolojide, bilimde ve sanatta varlar mı? Müspet ilimlere eğiliyorlar mı? Bir tek mucitleri var mı?
Acaba bu ‘’dindar nesil’’ ılımlı islamın projesi olmasın. Batı emperyalizminin uşağı nesiller yetiştirmek olmasın. Hiçbir müspet görüşü olmayan, robot insan sürüsünü çoğaltmak olmasın.
Dindar nesil yetiştireceğimize, çağdaş, milli değerlere bağlı, vatan sevgi ve aşkı ile yoğrulmuş, ülkenin bölünmezliğini savunan, onurlu, gururlu, şeref ve haysiyetine düşkün, başka ülkelere uşaklığı en büyük şerefsizlik sayan, vatan ve bayrağı için seve seve canını veren bir nesil yetiştirilmelidir.
“