“
Karacabey Eğitim Sen Temsilciliği, güvenceli bir iş ve
gelecek istediklerini duyurdu. Bugün güvence gibi sunulan iş ve çalışma haklarının
ellerinden alınmak istendiğini belirten Eğitim Sen yönetimi, “Çalışma yaşamı
giderek parçalanmakta, istihdam politikası bu parçalanmışlık üzerinden
şekillenmektedir” dedi.
Eğitim Sen ilçe yöneticileri,
başta sağlık olmak üzere eğitim, büro, altyapı, iletişim hizmetlerinde çalışan
tüm emekçilerin sözleşmeli, taşeron, 4/A, 4/B, 4/C, 50/D, ücretli, kapsam içi,
kapsam dışı v.b. statülere bölündüğüne dikkat çekti.
Eğitim Sen yönetimi,
“Güvencesiz çalıştırma, farklı biçimlerle kamu hizmetleri bakımından temel
çalışma biçimi haline getirilmek istenmektedir. Bu anlayış; vatandaşın
nitelikli kamu hizmeti alma hakkını engellediği gibi emekçiler açısından da
geleceksizliği ve güvencesizliği dayatmaktadır. Aynı ya da benzer işi yapan
emekçilerin ücretleri ve sosyal hakları arasında farklılıklar oluşturarak, daha
az ücret dayatılmakta, emekçiler birbirleriyle rekabete zorlanmaktadırlar.
Bugün ülkemizde ataması
yapılmayan 350 binin üzerinde öğretmen, açlık ve sefalet içinde yaşamaya terk
edilmişken, Milli Eğitim Bakanlığı her yıl 10 bin kadro açarak, yurt dışından
toplam 40 bin İngilizce öğretmeni ithal etmeyi planlamaktadır. Bugün eğitim
işkolunda 700 TL ücretle güvencesiz olarak çalıştırılan yaklaşık 70 bin ücretli
öğretmene kadro vermeyen Milli Eğitim Bakanlığı, yurt dışından gelecek
İngilizce öğretmenlerine aylık 1500-2000 dolar maaş ödemeyi planlamaktadır. Bu
uygulama, yıllardır atamasının yapılmasını bekleyen binlerce İngilizce
öğretmenine Milli Eğitim Bakanlığı kapılarının tamamen kapatılması ve daha çok
İngilizce öğretmenin işsiz kalması anlamına gelmektedir. Bu uygulamanın başta
sağlık olmak üzere diğer alanlara da yansıtılacağı düşünüyor ve bu uygulamayı
asla kabul etmiyoruz.
Kamu alanında yeteri kadar
farklı istihdam biçimi ve bunun getirdiği çok ciddi olumsuzluklar zaten
bilinmektedir. Bu çalışma biçimlerinin çalışanları ve hizmet alanları olumsuz
anlamda etkilediği, aynı işi yapan insanları ekonomik ve sosyal haklar açısından
birbirine düşman ettiği bilinmektedir.
Bu nedenle, güvencesiz
çalışma; düşük ücret dayatmasıdır, fazla mesai ücreti almadan günde 10–12 saat
çalışmadır, hizmetlerin kâr amacına göre verilmesidir, çalışma yaşamının,
“beğenmiyorsan git” denilerek güvencesizleştirilmesidir, sendikal örgütlenme ve
dayanışmanın yok edilmesidir, performans uygulamasıyla; kamu kurumlarının
şirket, çalışanların köle, vatandaşın müşteri haline getirilmesi, ücret ve iş
güvencesinin ortadan kaldırılmasıdır.
Anayasanın kanun önünde eşitlik
ilkesi başlığı altında düzenlenen 10. maddesinin dördüncü fıkrasında; “Devlet
organları ve idare makamları, bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine
uygun olarak hare-ket etmek zorun-dadırlar.” denilmektedir.
Bu nedenle aynı şartlarda
çalışılmasına rağmen aynı özlük haklardan faydalanamamak, Anayasa'nın eşitlik ilkesiyle, hakkaniyetle
ve adaletle bağdaşmamaktadır.
Yukarıda belirtilen haklı
gerekçelerle; 4/B, 4/C, 50/D, 4924
statüsünde çalışan tüm sözleşmeliler kadroya geçirilmelidir.
4/C'li çalışanların diğer
çalışanlar gibi aile yardımı alması sağlanmalı, fazla mesai ücretleri ödenmeli,
izin hakları kullandırılmalıdır.
Üniversiteler, piyasa endeksli
sistemde bilim üretemez. 50/D' li araştırma görevlileri, akademik yaşamlarının
devamlılığı ve akademik verimlilik sağlayabilmeleri için iş güvencesine
kavuşturulmalıdır.
Taşeron çalışanlar “ana
işveren” olan kurum personeli kadrosuna alınmalıdır. Aynı işi yapan emekçilerin
eşit mali ve sosyal haklardan yararlanması sağlanmalıdır.
Bütün bu taleplerimizin
anayasa ve uluslar arası sözleşmelerde yer alan hükümler doğrultusunda yasal
düzenlemeye kavuşturulmasını alanlarda ve işyerlerimizde talep edeceğiz”
şeklinde sözlerini noktaladı.
“