Marmara’nın dibinde gaz ve su sızıntıları tespit ettiklerini belirten Deniz Jeolojisi Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, Türkiye’nin tamamında deprem riski olduğunu söyledi, Görür, “Marmara’daki risk daha büyük. Buradaki kabuk çatırdadı.” diye uyardı.Deprem gerçeği geçtiğimiz günlerde Yalova’da yaşanan 3.8 büyüklüğündeki sarsıntıyla bir kez daha kendini hissettirdi. Binlerce kişinin yaşamını yitirmesine neden olan 17 Ağustos 1999 depreminin 16. yıldönümüne 4 gün kala meydana gelen sarsıntı, ‘Olası İstanbul depreminin habercisi mi?’ sorusunu akıllara getirdi. Marmara’nın dibinde gaz ve su sızıntıları olduğunu vurgulayan uzmanlar, Marmara’yı bekleyen depremin çok da uzakta olmadığı görüşünde. Yaptıkları bilimsel çalışmalarla Marmara’nın dibinde gaz ve su sızıntıları tespit ettiklerini belirten Deniz Jeolojisi Uzmanı Prof. Dr. Naci Görür, İstanbul’u bekleyen depremin yeryüzü gerçeği olmasına gereken önlemlerin alınmamasına tepki gösterdi. “Türkiye’nin tamamında deprem riskinin olduğunu söyleyen Prof. Dr. Görür, “Marmara’daki risk ise çok büyük. Buradaki kabuk çatırdadı. Bilimsel araştırmalara göre; dayansa, dayansa 30 yıl dayanır. Artı-eksi 15 sene ileri-geri diye söylenmektedir. 7 büyük depremle 100 binden fazla insanımız öldü. Hiçbirinden ders almadık. Marmara Depremi olduğu zaman koca Türkiye Cumhuriyeti’nde hiç kimsenin bu faylar hakkında bilgisi yoktu.” ifadesini kullandı. Marmara Denizi’nin dibinden çıkan bu gazların hidrokarbon gazları (doğalgaz) olduğunu kaydeden Görür, “Trakya’nın doğalgazı ve petrolü Marmara’nın dibinde telef oluyor. TPAO’ya bildirdik, ‘İlgilenmiyoruz’ dediler. Marmara’nın tabanında gaz hidrat bulduk. Bu ‘Donmuş Metan’ demek. Yaktığınız zaman yanıyor. Deniz tabanından kaya örnekleri aldık. Nabzı ölçebilmek izin deprem ölçer aletleri yerleştirdik. Sonuç şu; Marmara Denizi’nin tabanında İstanbul’u çok ciddi vuracak, binlerce insanımızın can ve mal güvenliğini tehdit edecek canlı bir fay sistemi var.” diye konuştu. İstanbul Teknik Üniversitesi Maden Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Öğretim Üyesi Prof. Dr. Ahmet Ercan da, Yalova’daki sarsıntıya ilişkin şu değerlendirmede bulundu; “17 Ağustos 1999 depreminde fay Gölcük’ten başlayıp Çınarcık Esenköy’e kadar kırıldı. Henüz kırılmayan kollar ise; İstanbul kolu, Tekirdağ kolu ve Selanik kolu. Biz hep İstanbul kolunun kırılmasını beklerken fayın 2013’te Saroz kolu kırıldı. Şu an ikilemimiz, büyük deprem Selanik kolunda mı, yoksa İstanbul ve Tekirdağ kolunda mı olacak? Bence İstanbul ve Tekirdağ kollarından birini kıracak. İstanbul’da kırılacak kabuğun kalınlığı 29 kilometre. Bunu kıracak güç ise 6 milyar gigaton. Henüz o güç birikmedi, biriktirme eşik değerine ulaşmaya çalışıyor. Geçtiğimiz günlerdeki deprem Kuzey Anadolu kırığının diriliğini gösteren küçük bir depremdi. Ancak bundan daha büyük şiddette depremler beklenmeli. 6 büyüklüğünde öncü depremler olabilir. 2033’ten önce büyük deprem olursa şaşırtıcı olur. Gerginliğin birikmesi için yaptığım lineer regrasyon yöntemine göre, 2045 ya da 2075’te büyük bir deprem bekliyoruz. Saroz depreminin İstanbul Tekirdağ koluna atlaması büyük depremin 2045’te olması ihtimalini artırıyor. 2033’ten sonra saymaya başlamalıyız.” Sakarya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Muzaffer Elmas ise, Yalova’da gerçekleşen depremin küçük bir deprem olduğunu vurgulayarak, “17 Ağustos’a yakın bir tarihte olması insanları korkuttu ama bu deprem büyük depremin habercisi değil. Çok olağan bir yer hareketi. Ama Marmara’da büyük bir deprem bekliyoruz ve bu deprem bu yıllara denk geliyor.” değerlendirmesini yaptı.