Karacabey Müftüsü Hikmet Yazıcı’nın yazısı… Sıcak geçen bir mevsimde yaklaşık on yedi saat oruç tutmak, hemen herkes için sabır ve irade gerektiren bir hadisedir. Bu sabır ve irade, güneşin altında, açık alanlarda ve zor işlerde çalışanlar ile oruca tahammül ederken zorlananlar için çok daha büyük önem ifade etmektedir. Yüce Rabbimiz, kendisine yapacağımız ibadet ve tatta, cümlemize dayanma gücü, sabır ve sağlam irade nasip eylesin inşallah. Bu sebeple büyükler buyururlar ki “Sabır üç çeşittir. Birincisi, bela ve musibetlere karşı sabır; ikincisi, ibadet ve kulluk görevini yerine getirip din bilgilerini öğrenirken gösterilmesi gereken sabır; sonuncusu da günah ve isyan işlememek için gösterilmesi gereken sabırdır.”Bir de ibadet eden insanın hayatını kolaylaştırmak için çevresindeki Müslümanların takınması gereken kolaylaştırıcı tavır vardır ki, o da bir Müslümanlık görevidir. Bugün en çok ihtiyaç duyduğumuz hususlardan birisi de budur. Müslüman’ca yaşama konusunda birbirimize destek ve yardımcı olmak ve Allah’ın rızasına uygun bir yaşam biçimi için birbirimize hayatı kolaylaştırmak durumundayız. Çünkü inanan ve ibadet den her Müslüman’ın kendine hayır ve menfaati olduğu gibi topluma ve insanlığa da faydası dokunur. İnsan yapısına en uygun bir din olan İslâm’ın kolaylaştırma eksenli prensibi, Hz. Peygamber tarafından şöyle dile getirilmektedir: “Şüphesiz ki bu din, kolaylıktır. Her kim, bu dini zorlaştırırsa, altında kalır. Onun için orta bir yol tutun.” Dinde kolaylık demek, dinin emir ve yasaklarında hiç bir zorluk olmayacağı anlamına gelmez. Bir dereceye kadar zorluk ve zorlanma, imtihanın yapısında vardır. Din imtihan için var olduğuna göre, onda da bazı zorlukların bulunması tabiidir. Fakat bu zorluklar hiç bir zaman insanın başaramayacağı derecede değildir. Ondan istenen, dindeki makul bu zorluklara katlanmak, ibadet kastıyla da olsa ilave zorluklar çıkarmamak ve dinin kolaylaştırdığını zorlaştırmamaktadır. Kimi zorluklarla karşılaşıldığında Yüce Allah, zaten bazı ibadetleri daha da kolaylaştırmıştır. Hastaların ve yolcuların oruç tutmayıp daha sonra kaza etmelerine imkân verilmesi, su bulamayanların teyemmüm etmesi, ayakta namaz kılamayanların oturarak namaz kılabilmeleri bunlardan bazılarıdır. Öte yandan “İbadetlerin sevabı, ne kadar sıkıntı ve zorluk çekilirse o kadar fazla olur” tarzındaki kanaat yanlıştır. Tersine “Allah’ın muradı, insanlara zorluk çıkarmak değil, kolaylık göstermektedir.” (Bakara suresi, 2/185). Peygamber Efendimiz de, günah olmamak şartıyla iki şeyden birini seçmesi gerektiğinde mutlaka, kolay olanı seçmiştir. Hayatı kolaylaştırmak bir Müslüman sorumluluğudur demiştik. Peygamber Efendimizin “Kolaylaştırınız, zorlaştırmayınız” talimatı bu açıdan çok önemlidir. Özellikle oruçlu iken başta da belirttiğimiz sebeplerle herhangi bir şekilde tahammül etmede zorlananlara yardımcı olmak, önemli bir dindarlık görevidir. Zor, ağır; zihnen ve bedenen yıpratıcı iş ve meşguliyeti olanlara karşı duyarlık içerisinde olmalıyız. Aile üyelerimize, iş ve mesai arkadaşlarımıza yumuşaklıkla kolaylık göstermek, anlayışlı davranmak, mümkünse ertelenebilir ağır ve zor işlerini Ramazan sonuna ertelemek hem dua almaya hem de samimiyet ve kaynaşmaya vesile olacaktır. Bu arada oruç tutmaya yeni başlayan küçük yaştaki çocuklarla, bulunduğu gelişim dönemi itibari ile iç dünyasında fırtınalar kopan ergenlik sürecindeki genç kız ve genç erkek çocuklarının otoriteye başkaldıran tavır ve davranışlarına karşı daha da hoşgörü ve yumuşaklıkla cevap verilmesinin önemini gözardı etmemek gerekir. Aynı şekilde oruçlu olan ev halkına gün boyu hizmet etme ve yemek hazırlama sorumluluğu yüklenen ev hanımlarına, kızlarımıza ve gelinlerimize de anlayış ve merhamet gösterilmesi bir dindarlık görevidir. Peygamberimiz buyururlar ki, “Kim din kardeşinin dünyadaki bir sıkıntısını giderirse, Allah da onun ahiret sıkıntılarını giderir.”